Eylül 20, 2010

KİMSE?

“Ya, ne olsun be canım iyiyim ruhen, sistem işleyişinde ufak tefek aksilikler yaşamaktaysam da üç gündür-besin alışverişinde alım azlığı verim çokluğu şeklinde vuku bulmakta bu sorun- Allah başka şeylerde yaşatmasın diyerekten avunmaktayım. Bitkinlik? Yapıyor, yapıyor tabi. Bıkkınlık yapmasın be gülüm, bitkinliğe razıyız. He he… Yatınca malak gibi, bitkinlik dediğin geçiyor. Cuma gününü de bu sebepten iş dünyasına aylaklık günü olarak armağan ettim. 17 Eylül bundan gali “dünya aylaklık günü” biçiminde kutlanacak. “Biçim” ifadesinin anlamı bozduğunun farkındayım amma velakin bir üst cümlede kullanmış bulunduğum “olmak” fiilinin yerini tutacak oturaklı başka bir ifade bulamamanın üzüntüsünü şu an itibarı ile yaşamakta olduğumdan şüphe etmeyiniz. Ne kadar sürer, kesin bir zaman veremeyeceğim. Eş anlamlı ve aynı derece etkili, fiil, özellikle de sıfat bulamayınca ne hallere düştüğümü az çok bilmektesiniz. Malumunuz üzere önce-bulmaya olan inanç yüzünden-bir heykele dönüşüp artık o anda ki sabrımın tepe noktası hangi ansa o ana kadar, göz kırpmadan beklemeye alıyorum kendimi. Bu esnada kafamın ilgili loblarında koca bir lugatın sayfaları çevrilmekte, çevrilen sayfalardaki kelimeler femto, nano saniye hızlarında yakın plana ( buradaki yakın plan gözümün önü ) gelmektedir. Tabi bu faaliyet sürerken sayfa atlamaları, odaklanma sorunları veya dürtüklenme, seslenilme, yüzümün önünde el sallanmaları gibi dış etkenler vesilesi ile aranan kelime bulunamayabilmekte. Ahengin, ritmin, sıcaktan eblehleştiğiniz bir yaz akşamında, nerden geldiği belli olmayan, ürperten, anlık serin bir rüzgar gibi; geçip gittiği an o andır işte. Direnmezsem; yazmaya olan heves, ilgi, açlık gelgit’in git bölümünü yaşamaya başlar beynimden. Peşinden gelsin “içimde bi sıkıntı var”lar, “yüzünden düşen bin parça”lar, “karadeniz’de gemileri battı”lar.. Evet, evet geçenlerde beni ziyarete geldiğinizde tam da böyle ruh halinin pençesindeydim. Ne kadar dikkatli, ne kadar ilgilisiniz, unutmamışsınız. Hay Allah, bakınız utandım şimdi. Neden mi? Açıkça ifada etmeliyim ki dikkatimin odak noktaları, yoğunlukları arasında sizin kapsadığınız alan, sizin dikkatinizin odak noktaları, yoğunlukları arasında benim kapsadığım alandan daha az. İnsanlar arasında ilgi miktarlarının eşitlenmesinin beyhude çaba olduğunun farkındayım elbet ama bu benim utanmamı engelleyemedi maalesef..Efendim? Ukala mı? Rica ederim ben sadece..Kibir mi?.. Beni hiç tanımadığınızı düşünmeme ramak kaldı.. Seviyesiz bencillik mi?..Terbiye sınırları içinde kalalım lûtfen..Ebemi bu işe karıştırmamanızı istirham etsem? Sinirlenecek konu sıkıntısı yaşadığınıza inanmakta zorluk çekmekteyim..Hele bu kısır kelimelerle ifade bulan kısır cümleler..Yazık ..Yazık.. Görmeyiniz efendim, buyurunuz, defolunuz..Ben sizin..Telafi edilmeyecek sözler ve hareketler sınırında bulunduğumuzu hatırlatmak isterim..Cehenneme kadar yolu…..

Aha gitti.. Sinirim yüksek bir zaviyede kalakaldı gördünüz mü? Ama döner elbet..Sürüne sürüne, yana yakıla geri gelmeye çabalar.. Kolay affedilenlerden olmayacak yemin ederim. Tavrının acısını çıkardığımdan emin olmadan bu kapıdan adım atamayacak. “

Kim miydi?. Kimse. Yoksa sizin kimseniz yok mu?
U(YKSZ)

1 yorum:

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

bir yazı okudum tırlatmaya ramak kalmadı resmen tırlattım dedirtecek türden olmuş Lan..delü..UYRGZR -.-

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...