“yazmam
daha aşk şiiri” diyordu Şair,
hak
veriyordu O’da.
Serin,
güneşli bi gün. Gölgede ürpertip, güneşte bunaltan cinsten bi hava. Sabahtan
öğleye geçmemiş gün daha..Rüzgara sırtımızı vermiş, güneşli sandalyelere
oturmuşuz, ne işimiz varsa o saatte
Emirgan’da.. Bi işimiz olmayışından galiba.. aklımıza esmiş olmalı..Deniz
dalgalı. Kıyıda bağlı balıkçı kayıkları
bi mavi bi beyaz bi kırmızı bi siyah..bata çıka oynaşmakta..Martıların kimi
açlıktan kimi göz doymamışlıktan denizin altını üstünü şaşırmış balık peşinde,
hem de çığlık çığlığa..Araba az, insan az..hatta sadece ikimiz dünyada. Ne çok
sevinçliyiz, ne çok mutsuz hatırladığım, aç da değiliz, simit yemiyoruz çünkü
çay içiyoruz sadece. Bi de yakın oturmuşuz birbirimize karşılıklı değil biraz yan
yana başlarımız hafif öne eğik değiyor birbirine arada..Rüzgardan herhalde..iyi
duymak için söylediklerimizi.. öyle soluksuz konuşuyoruz..Bi dilenci vapuruna
binip akşama kadar dolanmaktan Neriman Teyze’nin kızının evden kaçmasına, karpuz
çekirdeklerinin artık kurutulmadığından küçük deniz kızı heykeline ne var ne
yok anlatıyoruz..Bi serçe gelip masaya konuyor, beklentisiz..Uzaktan bi şilep
geçiyor, yalnızlıktan büyümüş..Sahildeki tek oltanın ucu gümüş pırıltılar
saçıyor..Yeşil-beyaz kareli masa örtüsü havalanıp üstümüze kapanıyor..çay
bardakları avuçlarımızın içinde ısınıyor..Örtüyü düzeltip, denize ordan karşı
kıyıya ordan iyice uzaklara bakıyor..Bana değil, sanki kendine söylüyor. “Şair
haklı” diyor,” ne diye uğraşayım ki kelimelerle, benim işim seninle”
U(YKSZ)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder