Eylül 05, 2009

DİKENÜSTÜ BİR YOLCULUK


-Ah Uyurgezer, uyuyup gezmek kadar güzel şey yokmuş-
Ahmet Hakan kırık kolla Kâbe’ye gitmiş, çarşaf çarşaf resimlerle ballandıra ballandıra anlatıyor. Benimkisi sıradan bi yerden sıradan bi yere gece boyu süren bi yolculuk sıradansızlığı tutulmuş belle yapılıyor olması:
21.28 : Uyurgezer ile vedalaşma
21.30 : Kontak döndü, otobüs hırıldamaya başladı, yol önümüzde de ardımızda da uzanıp gidiyor.
Oturduğum 12 no’lu koltuğu yastıklarla donattım, sopa yutmuş duruşumu takındım, yol boyu bozmamam gerek, zaten istesem de bozamam, kıpırdadıkça belimin sol tarafından omurlarım boyunca boynuma ve sol bacağıma kadar uzanan hat üzerinde iğneler soğuk soğuk batmakta. Çok kibirli görünmekteyim. Görüntüme damgasını vurmuş kamburumsu duruşum bana veda etmiş. Hiç ben değilim böyle.
Yol üstü duraklardaki yolcularıyla otobüs karnını doyurdu yanıma toplucana (şişman demek istemiyorum) biri yerleşti. Bütün sevimliliği ile “iyi yolculuklar” dilese de bunun gerisi gelmeyecek, ifademden anlayacak kadar zeki olduğunu düşünüyorum. Bütün yolcular toparlanınca servis görevlimiz ( bu benim ifadem değil, yola çıkınca otobüsün içinde yapılan duyuruda otobüs şoförlerimiz ve servis görevlilerimizin yol boyu bizim isteklerimize amade oldukları söylendi) çay çorba ikramında bulunmaya başladı. Tam bana ne arzu ettiğimi sorduğu sırada daha ağzımı açmaya fırsat bulamadan önümde oturan teyze sıcak suyunu bacağına döktü ( sallama çayını daha içine koymadığından bardaktaki henüz sıcak bir suydu)
Teyzenin önündeki koltuğun arkasındaki iğreti servislik aşağıya düşmüş. Teyze de biraz abanmış galiba. Kıyamet koptu- tam bir kıyamet değilse de abartmak istiyorum azıcık-
Teyze: Hafif bir makyajı var, kendine bakıyor, kilolu değil, çok düzgün konuşuyor, epey okumuş yazmış gibi, büyük ihtimal emekli bir yerlerden.
Firmanın otobüsleri kontrol etmediğinden, bakım yaptırmadığından ilk yardım çantasında yanık kremi bulunmamasına kadar uzayan bir konuşmanın ortasındayım. Servis görevlimiz çeşitli açıklamalarda bulunuyor, yanıma mebzul miktarda aldığım kas gevşeticilerden birini suyu muyu beklemeden zor da olsa mideye gönderiyorum. Kendimi uyuşturmaya verdim gayrı. Ön koltukta oturan her eve lazım tedbirli bir teyze bepanten buluyor, diğer teyzenin bacağına sürülüyor, servis devam ediyor, bacağı yanan teyze yanında oturan kıza veryansına devam ediyor. Şoför servis biter bitmez alelacele iç ışıkları söndürüyor. Gökyüzünde ay dolunay olmuş, denizin üstüne endamını salıyor. Otobüs sallıyor. Bu yüzden o güzelliğe dalıp gitmek varken ben kaslarım gevşesin diye dualar ediyorum. Bu arada yanımdaki kendini uykunun kollarına teslim etti, beden gevşedi, benden yana kaykılmaya başladı.
Murphy Kuralı: Otobüste yanında uyuyan kişinin senden yana devrilme olasılığı diğer tarafa devrilme olasılığını her halükârda bine katlar.
Dışarda dolunay sol omzumda bir baş, önümde bacağı yanan teyze gidiyoruz. Deniz bitti, otobüs ağaçlar arası yokuş tırmanıyor.
(Tırmanış bitip düzlüğe gelince denizi görüyoruz birden, otobüs yolu terk ediyor, dalgalara doğru gidiyor, kıyıda duruyoruz. Şoför ayağa kalkıp teyzenin bacağını denize sokmasını söylüyor. Herkes afallıyor. Ama çıt çıkmıyor. Teyze, yanındaki kız, bepanten tedbiri alan teyze ayaklanıyor. Yanımdaki bu hareketten etkilenip uyanıyor, milleti ayakta görünce ne olduğunu anlamasına gerek duymuyor o da kalkıyor. Birer ikişer herkes denize doğru gidiyor. Ben kazık yutmuşluğuma devam ediyorum. Yolcular denize giriyor, teyzenin üçlüsü ona yardım ediyor ama diğer yolcular yüzmeye başladı, neşeleniyorlar, birbirlerine su atanlar, deve güreşi yapmaya çalışan bir iki kişi bile görüyorum. Kaptan şoför bana el ediyor; ne duruyorsun orda diye. Kendimi çimdiklemem lazım, ellerimi bile oynatamıyorum)
SES: -Otobüsümüzün mola süresi otuz dakikadır.....
Bu sesle dışarıdaki deniz kayboluyor, teyze ve şürekâsı, diğer yolcular, sol omzumun üstündeki baş dahil herkesi yerinde buluyorum. Uyumuş olamam, halüsinasyondu, ilk molaya kadar bile dayanamadım kafayı yedim ihtimal. Yaradana sığınıp otobüsten inmeye karar verdim. İlk etapta çok zorlamıyor, üç beş adım sonra indiğime pişman oluyorum ama tuvalete gitmem lazım. Solucan olmak istiyorum, örümcek, sölenter, yumuşakçagillerden hangisi olursa, omurgasız bi şey..
Molada bir de ağrı kesici içtim, midemin umduğum kadar sağlam olmasını diliyorum. Demin otururken hayal görmüştüm artık ayakta bile görsem umurumda değil, uyuşayım, uyuşayım..
Yola koyulduk, yanımdaki oturur oturmaz omzumu özlediğini belli etti, teyze molanın ve gecenin serinliğinin getirdiği canlılıkla konuşuyor, Bach’tan Strauss’tan bahsediyor, yetmiş dokuz yaşında olduğunu, piyano çaldığını, ders verdiğini, fransızca, italyanca bildiğini öğreniyorum. Şimdi almanca öğrenmeye çalışıyormuş. Teyze ne işin var aramızda? Söz operaya geldi, arada operadan emekli olduğunu keşfettim ama uzmanlık alanı bölümünü algılayamadım. Aldığım ilaçlardan dolayı gördüğüm hayallerin başrolünde teyze olabilir mi? Konu konuşma yanlışlarına geldi, yanlış söylenen kelimelerden örnekler veriyor, televizyondaki spiker görünümlü kızlara güldüğünü anlatıyor ve gülüyor, haklı da benim omzumda uyuyan bir baş bulunuyor, belim tutuk ve saat gecenin üçü...Şehirlerden geçiyoruz, teyze yaşlıları düşünmeyen belediye hizmetlerinden dem vurmaya başladı. Sadece yaşlıları mı teyze, beli tutukları da düşünmüyor bunlar, üst geçitler tırmanılması gereken küçük birer zirve...
08.30:

SES: Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ediyor, bir daha ki yolculuklarda buluşmak üzere iyi günler diliyoruz.
Bitti. Oysa sonsuza dek bu kazık halimle 12 numarada yolculuk edeceğimi kaderim sanmıştım. Bavullarını almaya koşturuyor herkes.Ben;yol sonunda, solucan, süngerimsi olmayı beklerken yengeç olmuşum yan yan yürüyorum. En son indim. Yetişip, tabi bir de eğilebilirsem, teyzenin elini öpeceğim. Ama teyze bile benden hızlı, bavulu alıp gitti. Şimdi kalan son canımla taksiye kadar yürümem, eve çıkmamı sağlayan asansöre binmek için on iki merdiven aşmam lazım. Hadi, hiç değilse bu aşamada uyanayım, yatağımda olayım, bu yol aslında bir rüyaymış diyeyim. Taksi, merdivenler, anahtarlar, kapı, - bağcıklı spor ayakkabı giyenin..- salondaki halıya uzanıyorum, ayaklarımın altına yer minderlerini çekiştire çekiştire yerleştiriyorum. İlaçları, suyu, telefonumu girişte bıraktım. Yanıma alsaydım, kahvaltı edebilseydim, pencereyi açabilseydim, gazete alabilseydim, uyuyabilseyd..........

UYKSZ

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...