Mayıs 18, 2011

VENİRE, VİDERE, VİNCERE-1


“Bir varmış bir çokmuş..Bir ülkenin iki ayrı kentinde, bir başka ülkenin de bir başka kentinde yaşayan üç kız kardeş varmış; Venire, Videre,Vencire..Bu, üç ayrı kentte yaşayan üç kız kardeş birbirlerini o kadar çok özlemişler ki yılın başı sonu ortası dememişler bir araya gelmeye, beş altı gün de olsa özlem gidermeye karar vermişler..İş hangi kentte buluşacaklarına karar vermeye kalmış..Ne sana ne bana, her yol Roma’ya çıkar özdeyişini!!!! Ciddiye almışlar, Roma meydanlarında, çeşme başlarında hasret gidermeye karar kılmışlar.. Ve bir macera da böyle başlamış….”

İnsanın kurdu içini dürtmeye görsün, bahanelerden bahane, sebeplerden sebep üretir durur beyni.. Kış uzun sürdü, bahar geldi kapıya dayandı, yaz sıcakları bastı basacak, oturup durmaktan kıçım uyuştu, bi sıkıntı geldi gitmedi, monoton kelimesi hayatla özdeşleşti diye diye telefonlarda, buluşmaya karar verdik Roma’da. Kimin yolu daha uzun kimin yolu daha kısa demedik, yemedik içmedik gidiş dönüş bileti, kalkacak yer parası biriktirdik. Yetmezse Vatikan’ın bahçesinde dileniriz deyu gerisini pek de düşünmedik. Önce ben kalktım Uyurgezer’in yanına vardım. Bir günü İstanbul’u hallaç pamuğu etmekle geçirdik. Samatya semalarında rakı-balığı eksik etmedik. Yolu düşeniniz olur ise “küçük eve” e uğrasın. Bir dönem İkinci Bahar dizisine set olmasıyla ünlenen, benim ise çocukluğumun mekânlarında balık alınan yer diye aklımda kalan Samatya’nın meydanında kendi halinde, güzel mi güzel mezeleri, balığı olan yer. Ahan da resmi.


Rakıyı depoladığımızın ertesi günü Sabiha Gökçen’den hareket ettiğimizde bizim diğer kardeş çoktan Fiumicino havalanına inmişti. “Beş altı saat bizi bekleme, kalacağımız yere git, odayı kolaçan et, komşularla ahbaplık kur, bir iki İtalyan insanını gözüne kestir” dedikse de dinletemedik. O, havaalanında yaşayan Tom Hanks olmaya çoktan karar vermişti. Buluştuğumuzda gayet dinç, neşeli, heyecanlı idik.. Her bir gezgin notunda havaalanından trenle şehir merkezine gidilmesi tavsiye olunmakta idiyse de, kişi başı 14 avro ödemek yerine 40 avroya taksiye bindik. Haritalar işaretlenmiş, yemek yenilecek yerlere kadar planlar yapılmıştı, bavulları atacak, her bir taşa ayağımızın izini bırakacaktık..
Anthony Bed&Breakfast, kaldığımız yerin adı. Oda kahvaltı günlük kişi başı 30 avro.. Termini istasyonuna, yani şehrin göbeğine, her türlü ulaşım aracına ulaşacağınız yere yürüyerek on dakika.
Kaldığımızın üçüncü günü bir sokak arkada mavi hat metro (Castro Pretorio durağı)geçtiğini görünce her yere daha yakın olduğumuzu biraz geç de olsa çakozladık, neyse..  Adres;Via Palestro 30.

Hele kahvaltıda çeşit çeşit marmelatlar olduğunu görünce, ertesi gün pansiyoncuğumuzun hemen yakınındaki sigma marketten tadı bize en yakın feta peyniri ve bir kavanoz yeşil zeytini alarak kahvaltıyı kusursuz hale getirdik. Bu kadar yakında market bulmak nasıl bir şansmış anlatamam.. Roma'da öyle her yerde adım başı market yok, bulduğun yerde ne ihtiyacın varsa al.. Kaldığın yere yakın market varsa da- bizim gibi- Allahın sevgili kulusun yani.. Dönelim ilk güne..

Taksiden palestro caddesi 30 numarada indiğimizde kale kapısı benzeri devasa bir kapı ile karşılaştık. Bu Roma’lılar kapı manyağı anacım. Kapı dediğin şöyle insan boyundan biraz daha yüksekçe bi şey olur dimi. Yok, bu öyle değil. Bunların kapısının yanında, küçülme iksiri içmiş Alice gibi kalıyon. Hani filmlerde olur, açılmayan kapıya basarsın omuzu açılıverir, buna omuz atsan iflah olmazsın. Üstelik ağaçtan, oymalı moymalı bi şey.. 
Neyse kapıyı Dominik açıyor.. Her kelimenin arasında uzuuuun E’lerle İngilizce konuşan balıketli bir İtalyan delikanlısı.. Odamızı gösteriyor, 08.30-10.00 arası kahvaltı diyor, lobide bolca miktarda bulunan Roma haritasını elimize tutuşturuyor, bir ihtiyacınız olursa üst kattayım diyor-hadi hayırlısı-
Elimizi gözümüzü ferahlatıp atıyoruz kendimizi sokaklara..Öncelikle karın doyurmak lazım, açlıktan öleceğiz. Pegasus’un paralı menüsünden cimrilik etmiş yememişiz. Yol fikri oluştuğundan beri nereye nasıl gidilirin yanı sıra nerede ne yenir önerilerini de bulduğum her yerde okumuş, yalayıp yutmuşum. Kardeşlere de Roma’yı bana bırakın siz Floransa ve civar köyleri çalışın demişim. Buluşmaya bir hafta kala kafam haritaların, gezi kitaplarının içinde gömülü kalmışım-hattta bir ara itiraf edeyim gitmiş dönmüş gibi bile olmuşum-kim sorsa Roma çalışıyorum demişim-bazı arkadaşlar Uykusuz hukuk okumaya başladı deyu bi fikre bile kapılmış- ne anlatıyordum yahu?? Ha.. acıkmıştık. Amma velakin önce meşhur Termini istasyonuna gidip hem Floransa biletini nasıl halledeceğiz hem de Roma Pass nerden alacağız bakmak da lazım.. Bu Roma Pass denen şey pek bi gerekli bi şey. Üç gün boyunca Roma'da pas geçtiğin yer kalmıyor. Metro, otobüs, raylı raysız ne istersen “buyur geç kardaş” manasına geliyor. 23 avroyu veriyon üç gün hangi ulaşım şeklini istersen ulaşıyon. Bi de iki müzeye bedava giriyon. Allahtan belamızı mı isticez daha.. Hadi dedim kardeşlere yürüyün şincik.. Elimize açtık haritaları, yön tayinleri yapıldı, termininin yoluna koyulduk.. Dedim ya on dakika bile sürmedi..

Anam istasyon değil karınca yuvası mübarek..Bana alışveriş merkezinin içine istasyon da koymuşlar gibi geldi..Burdan hiç çıkmadan yaşantını sürdürebilirsin.. Yersin, içersin, giyinirsin..Arada bir de trene binip her bir yere gidersin..  Her yol Roma’dan değil, Terminiden geçiyo,.. Kalabalıktan birbirimizin çantalarından tutmuş ard arda yürüyokene Mario ile karşılaştık. Süper Mario ile..  Yalnız bu sağa sola hızlı hızlı yürüyüp zıplamakla kalmıyo, bi de tur satıyo. Bana kalsa “sorry, one minute” dediğinde “aslanım biz o one minute’ün davosu sarstığı ülkeden geldik, kodumu oturturuz” dicem de bu bizim gavur ilinde yaşayan kardeş kibarlaşmış, dikilip dinlemeye başladı süper Mario’yu. Yaklaşık yarım saatin sonunda yarın biz seni burada bulucaz deyip tüydük. İnfo yazılarından danışacağımız yeri bulduk. Roma Pass alcaz ama günün üçte ikisi geçmiş şimdi alsak bir günü boşa yicez. Akıllıyız ya.. Ben sanıyorum aldığımızda gün ve saat işlemeye başlıyor. Meğer kartı alıp tarihi sen üstüne yazıyon, kullanmaya başladıktan sonra geri sayım başlıyormuş.. Neyse.. O gün yürümeye meyl etmişiz zaten. Terminiyi bir iki tur tavaf ettikten, açlıktan iyice bayılacak duruma geldikten sonra plana göre pizza yememiz lazım. İlk gün için tavsiyeler değerlendirmesinden bir pizzacı işaretlemişim, sokağın adı sanı, haritadaki yeriylen, oraya yollandık. Haritada “hemen şuracıkta” görünen ile gerçekteki mesafe farklı oluyor tabi.. Yolumuzun üstüne Roma’nın dişleri çıktı önce.. Yaklaşık şimdi yalan söylemeyeyim ben diyeyim iki yüz siz deyin yüz elli yıllık bu yapı, Romalılar tarafından tarihi bulunmayıp, yıkılsın diye imza toplanan bir yapı.. Kimse beğenmiyor garibanı.. Ağzıyla kuş tutsa işe yaramıyor. Tartışmalar hala sürüyor.. Valla ben beğendim, neme lazım.. Vakit bulursam, yıkılmasın diyenler tarafına basçam imzamı.



Kafaya taktığımız pizzacıyı bulcaz diye yol üstündeki pizzacıları, pastacıları,burgercileri ve dahi kebapçıları es geçip artık yiyecek namına hiç bi şey bulunmayan sokaklara vardığımızda iş işten geçmiş, midemiz barsaklarımıza yapışmış, biz Roma’nın neredeyse yarısını yürüyerek arşınlamıştık.. İki kadir kıymet bilmez kardeş “lanet olsun senin pizzacına, sanki babamızın oğlu anasını satayım” gibi gereksiz serzenişlerde bulunmaya, ortam çirkefleşmeye başlamıştı ki pizzaritto pastaritto yazısını gördük…..

(hadi Uyurgezer, açılışı yaptım ilk günün devamı da senden olsun)

U(YKSZ)

5 yorum:

Godsyndrome dedi ki...

Biz bir polatlıya şereflikoçhisara güdüle zor gidelim siz ülke ülke dolaşın ohh.Benim için floransaya gidip musa heykelini de öpseydiniz keşke ben asla görmeyeceğim sanırım.

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

gittik gördük godsy ama öptüğümüzü söyleyemiyeceğim :P aslının fotoğrafını bilem çektirmediler, kopyasını öpebilmek için ise zürafagillerden olmak lazım..:)) eh uykusuz pass'ı soL açığa attın kaçtın, geri pas vermek racona ters, gole çevirmek boynumun borcu oldu :D UYRGZR-.-

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

Godsy: Floransa'daki David'i de , Vatikan'daki Musa'yı da gördük cancağızım. Fırsatların olur daha çok yerler gezersin dilerim.

Uyurgezer: Sol açıktan röveşata ile olsun bak..yakışır:))))
U(YKSZ)

Godsyndrome dedi ki...

Yanlışımı ne kadar da zarif belirtmiş ah canım benim :D Ben zaten peygamberleri hep karıştırıyorum.

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

Godsy; sensin benim canım:)))) Yeni gördüğüm için taze bilgi Godsy.. Yoksa ben bi tek seni tanırım.))))
U(YKSZ)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...