Yaz
modundaymışız.
Uyurgezer
öyle diyorsa öyledir. En yakın denize 290 kilometre, 353 metre, 8 desimetre, 9
santim, 7 milimetre uzaklıkta, meteo’ya göre 30, bana göre 50 derecede kendimi
suyu bol kaçmış hamur laçkası gibi hissetmeme, (Uyurgezer’in inadına koyduğu üst
resimde görüldüğü üzere) ayaklarıma değen soğuk-tuzlu mutluluğu kapısını
açtığım buzdolabının önünde aramama rağmen evet..Madem öyle.. Yaz modundayım..
Modumun yazındayım..
Ayağımda
paletler, kafamda şnorkel bozkırın ortasındaki evimin orasında burasında
dolanıyordum. Sıcaktan neresine yatacağımı şaşırdığım yataktan uykunun
zerresini almadan kalkmış, çapraz pencereden –erken vakit olmasına rağmen-
kabus gibi üstümüze çökmeye çalışan güneşe hain bakışlar fırlatıyordum. “gel be
gel” diye bağırdım pencereden. Bitişikteki pervazdan telaşla uçunca gördüğüm
güvercin, pis pis bakarak uzaklaştı. “heyy..yaz modundasın..sakin ol” dedim
kendime.. “sakinlik bence kışa daha çok yakışır” dedi içimdeki biri. Hak
verdim. İçimdeki sesle bir olmuş, dışımdaki sese tavır koymuştuk. Dış ses
somurtup koltuğa attı kendini. Hiç uğraşamazdım gönlünü almakla. Sıcak iyice
basmadan, dışarıda sabaha karşının bir gıdımlık serinliği bitmeden,uzun
gölgeler kısalmadan, karga bokunu halletmeden bakkala inmeliydim, sıcak-aman
yarebbi-bi somun ekmek almalıydım(hava şartları ne olursa olsun kahvaltıda
ekmeği böyle seviyorum, çaresizce) ve üstüme mümkünse hiç bişey giymemeliydim.
Yaz modu bu boru değil!! Paletleri çıkardım ama. Takdir edersiniz ki hızımı engellerlerdi,
şıpıdık terlikler giydim. Çastıka çastıka indim aşağı.
“hayat..bildiğin
hayat işte.. keyifsiz” dedi, benden önce bakkal turunu tamamlamış, içine bir
ekmek, bir süt, bir gazete tıkıştırdığı poşeti adımlarının ritmine uygun
sallayarak yanımdan geçen ihtiyar. Sağa-sola, eşit zaman aralıklarıyla gidip
gelen bir sarkaç gibi; ağırlığını vererek yürüyor. Yusyuvarlak yüzünde küçük
yassı burnu, kısık mavi gözleri, krem rengi keten şapkasının kenarlarından
çıkan kısa, gür, beyaz saçları var. Krem kumaş pantolon, beyaz tişört, spor
ayakkabı giymiş. Uyku tutmamışlıktan feleğini şaşırmış gözlerimi, yangın ihbarı
almış da sokağa fırlamışçasına dağınık saçlarımı, mevsimsel mutsuzluğu her bir
köşesine sinmiş yüzümü görünce mi böyle söyledi acep diye düşünüyorum. Yooo.. O
kadar tarifi mümkün cazibem olmasına rağmen farkımda değil. “yaz modu bu
beybabaaa” diye çemkirecekken anlıyorum ki o da benim gibi üç kişi. “eyvallah”
deyip, görmediği bi selam çakıp, giriyorum bakkala.
Kan
şekerimi hizaya sokup, kahvaltılıkların toplanmadığı masada bir sigara
tellendirip, nefsimi kör ederken, bu sıcak, bu meymenetsiz, bu ne idüğü
belirsiz tatil gününde, sokağa çıkmadan, akıl melekelerimi yitirmeden ne halt
edebileceğimi düşünüyorum. Üç iş buluyorum kendime. Beyazları yıka. Bir aydır
bardakta köklendirme vaadiyle kandırdığın üç menekşe yaprağını artık saksılara
dik. Etli yaprak sarması yap. Mahareti paçalarından akan değme insanın bir
saate yapacağı bu üç işi koca bir güne yayarak yap. Yap ki namın yürüsün.
Kahvaltı
masası toplandığında-yani topladığımda aslında, içimdeki ve dışımdaki sesler
yan gelmiş yatıyorlardı, insaniyet namına bi çay bardağını bile alıp şurdan
şuraya koymadılar- saat on buçuk idi. Bi sigara daha yakarak günün anlam ve
önemini içime sindirdim. Beyazları siyahlardan ayırmak on dakikamı aldı Allah için.
İyi ki koyu griler, kahverengiler, koyu- açık maviler-kırmızılar kombinasyonuna
girmemişim( Banyoya git-çamaşır sepetinin içindeki kılıfı da mı yıkasam diye
düşün-aynada kendine bak-dişlerini fırçalamadığın aklına gelsin-dişleri
fırçala-diş macununu ortadan sıktığı için kavga edilen eski romantik film
hangisiydi diye takıntı yap (yastık savaşı?? Cary Grant??Rock Hudson?? Doris
Day??) boynuma yapışmış saçlara makası şurdan vursam mı ikirciklemesi yap-akşam
başını ağrıtan tokayı nerelere savurduğunu bulmak için banyodan çık-tokayı bul,
banyoya dön-banyo dolabındaki havluların düzgünlüğü bozulmuş, hepsini
çıkar,diz-musluk damlıyor mu ne?? Gözünü dik, takibe al, mmmm.. ucunda küçücük
bi damla belirdi..büyüdü..büyüdü..büyüdü..şıppp..conta var mıydı.. yaa..şimdi..amannn..boşver..-ya
ben banyoya niye gelmiştim?? –haaa- Beyazları ayıkla geri kalanları sepete tep,
kılıfı es geç, idare eder)
Çamaşır
makinesini çalıştırdım. Saat on bir. Bir sigara yakıp menekşeleri mi
dikeceğime, yaprakları mı saracağıma karar vermeliydim. Yok.. önce bi kahve
yapayım.. Tatil günü..bi keyfimiz olsun..hem yaz modundayız..breh breh.. Salona
gözüm takılıyor..Güneş cirit atıyor, koltukta kanepede.. Lanet olsun..
Perdeleri çek. Yaz modundan yarasa moduna.. Karşılıklı pencereler açık..Esintinin
es’i var. Lanet olsun. Canım kahve içmekten vazgeçti. “Soğuk bi şey?” İçimdeki
ses. “Bira!” Dışımdaki ses. “bok için” Ben.
Hiç bi şey
içmeden yaprakları sıcak sudan geçirip, iç malzemeyi hazırlarken buldum
kendimi. Vaaavvv.. ne kadar hızlıyım.. yavaşla biraz güzelim.. koca gün.. Mmm..bu
yaprak ne güzel..ince..sarımsı yeşil..mmm..bu kocamış gibi..ayırayım tencerenin
dibine sererim..yanmasın sarmacıklarım.. mmm..bu iç az oldu, biraz daha al..mmm
bu çok oldu, yaprağı delecen, gözün kör olmasın..mmm..zeytinyağlı mı
yapsaydım..amann güzel yapamıyorsun ki.. kim demiş, istesem yaparım da bu kadar
zahmete etli olsun dedik.. peh.. bak kızdırma yarısını ayırıp zeytinyağlıya da
girişirim.. ha haayy.. ne??..giriş de göreyim.. yaprak artarsa yapıcam anasını
satayım..ulan mıncıkı mıncık bitmiyo da.. uh..boynum tutuldu..bak bak, yan
çizmeye bak..lan bitmiyo bu be..
Sonunda
sarmaları tencereye dizip, mutfak tezgahını temizledim. Biraz yatay şekle
geçmeye ihtiyacım var.. Önce bi sigara..saatlerdir içmiyom lan. Iıııy..yıkadık
güya..elim soğan-kıyma ikilisi kokuyo..Limonla mı şeyetsem, tuz ruhu mu
kullansam..Musluğun sıcak tarafını açıp, leylak kokulu sabunla zımparalıyorum.
–sandalyeleri zımparaladıktan sonra zımpara kağıtlarını nereye koymuştum
ben??-napçan şimdi onları be..-ya diyorum ki acaba..şu eski büfeyi.. bu
sıcakta??- eee, haklısın..uhh..makine durmuş lan..çamaşırlar nem koktu geri
zekalı..yok bee.. mis gibiler işte.. uff..bi de asılacak bunlar di mi??-
kurutucu diye bi şey de var..yaa, n’apcam kurutucuyu..hadi aldım diyelim nereme
koycam..geç, geç..hah şöyle, iki dakkalık işi amma büyüttün gözünde.. Lan bu
sinek nerden girmiş evin içine.. Açık pencerelerin hepsinde tel var.. Yoksa..
delindi mi bi yerlerinden.. Pencerelere hızlı bi AR-GE çalışması yapılıyor.. Sağlam
çıkıyorlar. Bu arada sinek ortalıktan el-ayak çekiyor.. Şimdi var ya.. bu..
beni.. böyle uzanıp, gözlerimi kapatıp, rehavet aşamasına geçtiğim an bulur mu
bulur.. vız vız vız.. kulağımın dibinde.. kolumun üstünde..burnumun
ucunda..gezinir mi gezinir.. Allahın belası.. Şöyle hareketsizleşip, ortalığı
dinleyeyim.. Odanın ortasında pause düğmesine basılmış gibi duruyorum.. Ne bir
ses ne bir nefes.. El mi yaman bey mi yaman görücez.. Koltuğa uzanıp, uyur
numarası yapıyorum..Sıcak.. Hayal et Uykusuz.. Seriin bir denizin üstünde..
elini, kolunu, bacağını açmış..öööyyllleee duruyorsun..Arşimed hayranlıkla sana
bakıyor..Tepende bemmmbeyaz küçük bulutçuklar..Aralarından masssmavi gökyüzü..
Kulaklarında-minik minicik dalgacıkların hareketi sebebiylen-bir kuşların
cıvıltısı, bir derinliğin sessizliği yankılanıyor..Lannn..uyuyup gidicem cehennem
ateşi düşmüş gibi yanan koltukta be..bi şey değil güzelim sarmalarım da
yanacak..kalk kalk.. başlarım sineğine, böceğine..yüze-göze su
çarpmalar..kendine gidip-geri gelmeler..sinekten ses yok..Anaa..saat beş olmuş
ya.. Güneş evin içindeki turuna devam ediyor.. Çay yapayım bari, İngiliz
edasıylan..Mutfağa gidiyorum, mutfak penceresinin pervazında kökleri birbirine
şefkat ötesi sarılmış menekşe yapraklarını görüyorum. ..
* *
*
Şöööyle bi
oturayım artık.. Güneş gitti..Menekşeleri diktim... Çamaşırlar kurudu bile.. Sarma?.Tattım...Harika olmuş..Ama yemedim bi tabak dolusu.. Bu sıcakta canım istemedi iyi mi..Sinek..az önce katlettim. İz bırakmamak için tuvalete atıp sifonu çektim, parmak izi hesabına da evi silip süpürdüm.. Koltuğa uzattığım ayaklarımın başparmaklarında
hafiiiiff bi esinti peydahlanıyor şimdi.. Mutfaktan salona doğru esen rüzgarımsı bi
şey var..Penceremin perdesini havalandırmasa da..Beni bu dertten kurtarmasa
da.. Hangi dertten?? “bu” dertten. Diz üstümü dizlerime alayım. Bloglara
bakayım..Kim yazmış..ne yazmış..Hatta belki..şu esinti yüzünden gaza gelir, bir
şeyler karalayabilirim bile..Karalayabilir miyim??
Mmm..Şu
Uyurgezer’in yaptığına bak.. Tanıtım resmimize ne koymuş.. Denize girmeye yüz
tutmuşuz.. Yapılır mı be.. Bu sıcakta..Denizden bu kadar uzakta..bi de “yaz
modunda”yız yazmış.. Peh!
U(YKSZ)
2 yorum:
yaz modunda yazdık işte..nolmuş.. "önce hayal et soora olsun" takılıyoz.. ufaktan bi açılışta yaptık..gelir arkası.. angara ve iztanbul sıcağında bunalmakta bizim için yaz modunun bi parçası.. ayrıcana ege kıyılarına kaçmanın kamçısı değil mi.. tamam benim başka bahanelerim de var.. üstüme gelmeyin.. :)) UYRGZR-.-
Peh!!!
Yorum Gönder