Temmuz 15, 2012

yaz modu???


Yaz modundaymışız.
Uyurgezer öyle diyorsa öyledir. En yakın denize 290 kilometre, 353 metre, 8 desimetre, 9 santim, 7 milimetre uzaklıkta, meteo’ya göre 30, bana göre 50 derecede kendimi suyu bol kaçmış hamur laçkası gibi hissetmeme, (Uyurgezer’in inadına koyduğu üst resimde görüldüğü üzere) ayaklarıma değen soğuk-tuzlu mutluluğu kapısını açtığım buzdolabının önünde aramama rağmen evet..Madem öyle.. Yaz modundayım.. Modumun yazındayım..
Ayağımda paletler, kafamda şnorkel bozkırın ortasındaki evimin orasında burasında dolanıyordum. Sıcaktan neresine yatacağımı şaşırdığım yataktan uykunun zerresini almadan kalkmış, çapraz pencereden –erken vakit olmasına rağmen- kabus gibi üstümüze çökmeye çalışan güneşe hain bakışlar fırlatıyordum. “gel be gel” diye bağırdım pencereden. Bitişikteki pervazdan telaşla uçunca gördüğüm güvercin, pis pis bakarak uzaklaştı. “heyy..yaz modundasın..sakin ol” dedim kendime.. “sakinlik bence kışa daha çok yakışır” dedi içimdeki biri. Hak verdim. İçimdeki sesle bir olmuş, dışımdaki sese tavır koymuştuk. Dış ses somurtup koltuğa attı kendini. Hiç uğraşamazdım gönlünü almakla. Sıcak iyice basmadan, dışarıda sabaha karşının bir gıdımlık serinliği bitmeden,uzun gölgeler kısalmadan, karga bokunu halletmeden bakkala inmeliydim, sıcak-aman yarebbi-bi somun ekmek almalıydım(hava şartları ne olursa olsun kahvaltıda ekmeği böyle seviyorum, çaresizce) ve üstüme mümkünse hiç bişey giymemeliydim. Yaz modu bu boru değil!! Paletleri çıkardım ama.  Takdir edersiniz ki hızımı engellerlerdi, şıpıdık terlikler giydim. Çastıka çastıka indim aşağı.
“hayat..bildiğin hayat işte.. keyifsiz” dedi, benden önce bakkal turunu tamamlamış, içine bir ekmek, bir süt, bir gazete tıkıştırdığı poşeti adımlarının ritmine uygun sallayarak yanımdan geçen ihtiyar. Sağa-sola, eşit zaman aralıklarıyla gidip gelen bir sarkaç gibi; ağırlığını vererek yürüyor. Yusyuvarlak yüzünde küçük yassı burnu, kısık mavi gözleri, krem rengi keten şapkasının kenarlarından çıkan kısa, gür, beyaz saçları var. Krem kumaş pantolon, beyaz tişört, spor ayakkabı giymiş. Uyku tutmamışlıktan feleğini şaşırmış gözlerimi, yangın ihbarı almış da sokağa fırlamışçasına dağınık saçlarımı, mevsimsel mutsuzluğu her bir köşesine sinmiş yüzümü görünce mi böyle söyledi acep diye düşünüyorum. Yooo.. O kadar tarifi mümkün cazibem olmasına rağmen farkımda değil. “yaz modu bu beybabaaa” diye çemkirecekken anlıyorum ki o da benim gibi üç kişi. “eyvallah” deyip, görmediği bi selam çakıp, giriyorum bakkala.
Kan şekerimi hizaya sokup, kahvaltılıkların toplanmadığı masada bir sigara tellendirip, nefsimi kör ederken, bu sıcak, bu meymenetsiz, bu ne idüğü belirsiz tatil gününde, sokağa çıkmadan, akıl melekelerimi yitirmeden ne halt edebileceğimi düşünüyorum. Üç iş buluyorum kendime. Beyazları yıka. Bir aydır bardakta köklendirme vaadiyle kandırdığın üç menekşe yaprağını artık saksılara dik. Etli yaprak sarması yap. Mahareti paçalarından akan değme insanın bir saate yapacağı bu üç işi koca bir güne yayarak yap. Yap ki namın yürüsün.
Kahvaltı masası toplandığında-yani topladığımda aslında, içimdeki ve dışımdaki sesler yan gelmiş yatıyorlardı, insaniyet namına bi çay bardağını bile alıp şurdan şuraya koymadılar- saat on buçuk idi. Bi sigara daha yakarak günün anlam ve önemini içime sindirdim. Beyazları siyahlardan ayırmak on dakikamı aldı Allah için. İyi ki koyu griler, kahverengiler, koyu- açık maviler-kırmızılar kombinasyonuna girmemişim( Banyoya git-çamaşır sepetinin içindeki kılıfı da mı yıkasam diye düşün-aynada kendine bak-dişlerini fırçalamadığın aklına gelsin-dişleri fırçala-diş macununu ortadan sıktığı için kavga edilen eski romantik film hangisiydi diye takıntı yap (yastık savaşı?? Cary Grant??Rock Hudson?? Doris Day??) boynuma yapışmış saçlara makası şurdan vursam mı ikirciklemesi yap-akşam başını ağrıtan tokayı nerelere savurduğunu bulmak için banyodan çık-tokayı bul, banyoya dön-banyo dolabındaki havluların düzgünlüğü bozulmuş, hepsini çıkar,diz-musluk damlıyor mu ne?? Gözünü dik, takibe al, mmmm.. ucunda küçücük bi damla belirdi..büyüdü..büyüdü..büyüdü..şıppp..conta var mıydı.. yaa..şimdi..amannn..boşver..-ya ben banyoya niye gelmiştim?? –haaa- Beyazları ayıkla geri kalanları sepete tep, kılıfı es geç, idare eder)
Çamaşır makinesini çalıştırdım. Saat on bir. Bir sigara yakıp menekşeleri mi dikeceğime, yaprakları mı saracağıma karar vermeliydim. Yok.. önce bi kahve yapayım.. Tatil günü..bi keyfimiz olsun..hem yaz modundayız..breh breh.. Salona gözüm takılıyor..Güneş cirit atıyor, koltukta kanepede.. Lanet olsun.. Perdeleri çek. Yaz modundan yarasa moduna.. Karşılıklı pencereler açık..Esintinin es’i var. Lanet olsun. Canım kahve içmekten vazgeçti. “Soğuk bi şey?” İçimdeki ses. “Bira!” Dışımdaki ses. “bok için” Ben.
Hiç bi şey içmeden yaprakları sıcak sudan geçirip, iç malzemeyi hazırlarken buldum kendimi. Vaaavvv.. ne kadar hızlıyım.. yavaşla biraz güzelim.. koca gün.. Mmm..bu yaprak ne güzel..ince..sarımsı yeşil..mmm..bu kocamış gibi..ayırayım tencerenin dibine sererim..yanmasın sarmacıklarım.. mmm..bu iç az oldu, biraz daha al..mmm bu çok oldu, yaprağı delecen, gözün kör olmasın..mmm..zeytinyağlı mı yapsaydım..amann güzel yapamıyorsun ki.. kim demiş, istesem yaparım da bu kadar zahmete etli olsun dedik.. peh.. bak kızdırma yarısını ayırıp zeytinyağlıya da girişirim.. ha haayy.. ne??..giriş de göreyim.. yaprak artarsa yapıcam anasını satayım..ulan mıncıkı mıncık bitmiyo da.. uh..boynum tutuldu..bak bak, yan çizmeye bak..lan bitmiyo bu be..
Sonunda sarmaları tencereye dizip, mutfak tezgahını temizledim. Biraz yatay şekle geçmeye ihtiyacım var.. Önce bi sigara..saatlerdir içmiyom lan. Iıııy..yıkadık güya..elim soğan-kıyma ikilisi kokuyo..Limonla mı şeyetsem, tuz ruhu mu kullansam..Musluğun sıcak tarafını açıp, leylak kokulu sabunla zımparalıyorum. –sandalyeleri zımparaladıktan sonra zımpara kağıtlarını nereye koymuştum ben??-napçan şimdi onları be..-ya diyorum ki acaba..şu eski büfeyi.. bu sıcakta??- eee, haklısın..uhh..makine durmuş lan..çamaşırlar nem koktu geri zekalı..yok bee.. mis gibiler işte.. uff..bi de asılacak bunlar di mi??- kurutucu diye bi şey de var..yaa, n’apcam kurutucuyu..hadi aldım diyelim nereme koycam..geç, geç..hah şöyle, iki dakkalık işi amma büyüttün gözünde.. Lan bu sinek nerden girmiş evin içine.. Açık pencerelerin hepsinde tel var.. Yoksa.. delindi mi bi yerlerinden.. Pencerelere hızlı bi AR-GE çalışması yapılıyor.. Sağlam çıkıyorlar. Bu arada sinek ortalıktan el-ayak çekiyor.. Şimdi var ya.. bu.. beni.. böyle uzanıp, gözlerimi kapatıp, rehavet aşamasına geçtiğim an bulur mu bulur.. vız vız vız.. kulağımın dibinde.. kolumun üstünde..burnumun ucunda..gezinir mi gezinir.. Allahın belası.. Şöyle hareketsizleşip, ortalığı dinleyeyim.. Odanın ortasında pause düğmesine basılmış gibi duruyorum.. Ne bir ses ne bir nefes.. El mi yaman bey mi yaman görücez.. Koltuğa uzanıp, uyur numarası yapıyorum..Sıcak.. Hayal et Uykusuz.. Seriin bir denizin üstünde.. elini, kolunu, bacağını açmış..öööyyllleee duruyorsun..Arşimed hayranlıkla sana bakıyor..Tepende bemmmbeyaz küçük bulutçuklar..Aralarından masssmavi gökyüzü.. Kulaklarında-minik minicik dalgacıkların hareketi sebebiylen-bir kuşların cıvıltısı, bir derinliğin sessizliği yankılanıyor..Lannn..uyuyup gidicem cehennem ateşi düşmüş gibi yanan koltukta be..bi şey değil güzelim sarmalarım da yanacak..kalk kalk.. başlarım sineğine, böceğine..yüze-göze su çarpmalar..kendine gidip-geri gelmeler..sinekten ses yok..Anaa..saat beş olmuş ya.. Güneş evin içindeki turuna devam ediyor.. Çay yapayım bari, İngiliz edasıylan..Mutfağa gidiyorum, mutfak penceresinin pervazında kökleri birbirine şefkat ötesi sarılmış menekşe yapraklarını görüyorum. ..
*      *        *
Şöööyle bi oturayım artık.. Güneş gitti..Menekşeleri diktim... Çamaşırlar kurudu bile.. Sarma?.Tattım...Harika olmuş..Ama yemedim bi tabak dolusu..  Bu sıcakta canım istemedi iyi mi..Sinek..az önce katlettim. İz bırakmamak için tuvalete atıp sifonu çektim, parmak izi hesabına da evi silip süpürdüm.. Koltuğa uzattığım ayaklarımın başparmaklarında hafiiiiff bi esinti peydahlanıyor şimdi.. Mutfaktan salona doğru esen rüzgarımsı bi şey var..Penceremin perdesini havalandırmasa da..Beni bu dertten kurtarmasa da.. Hangi dertten?? “bu” dertten. Diz üstümü dizlerime alayım. Bloglara bakayım..Kim yazmış..ne yazmış..Hatta belki..şu esinti yüzünden gaza gelir, bir şeyler karalayabilirim bile..Karalayabilir miyim??
Mmm..Şu Uyurgezer’in yaptığına bak.. Tanıtım resmimize ne koymuş.. Denize girmeye yüz tutmuşuz.. Yapılır mı be.. Bu sıcakta..Denizden bu kadar uzakta..bi de “yaz modunda”yız yazmış.. Peh! 
U(YKSZ)

2 yorum:

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

yaz modunda yazdık işte..nolmuş.. "önce hayal et soora olsun" takılıyoz.. ufaktan bi açılışta yaptık..gelir arkası.. angara ve iztanbul sıcağında bunalmakta bizim için yaz modunun bi parçası.. ayrıcana ege kıyılarına kaçmanın kamçısı değil mi.. tamam benim başka bahanelerim de var.. üstüme gelmeyin.. :)) UYRGZR-.-

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

Peh!!!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...