Uyurgezer hatunun buralara uğrayacağı yok
anlaşılan. Bi dolu bahane uydurdu geçen gün. Hak verirmiş gibi yaptım. Bahane
öyle bi şey.. istediğin kadar yol göster sığınacak bir başka dal, bir başka
sürgün buluveriyor insan..dilinde tüy bitmekle kalakalıyorsun..ha deyince de
yazılmıyor tabi. Belki hu deyince yazılır düşüncesiyle hu çektim..aslında pek
işe yaramıyor..saçmalayıp duruyor insan.. misalde okunduğu üzere..yine de bi
gayret bi gayret…aynı gayretle iş arası sokaklara attım kendimi..biraz hava
almak, insan yüzü görmek maksadıyla..hava bazılarının deyimiyle nane molla..ben
seviyorum yağdım yağacağım, estim gürleyeceğim, küstüm dönmeyeceğim gibisinden
havaları..hele saçı başı dağıtan rüzgarlara gark olup, yağmurdan tere bulanmış
keçe misali kokmaya başladığında kaçacak delik ararken yedi sülaleyi kapsayacak
şekilde söylenme bölümü en çok hoşuma gideni.. arabaların su birikintilerinden sıçrattıklarıyla
üstünü başını dalmaçyalı kıvamına getirmesi tuzu biberi.. bi de yerinden
oynamış bi kaldırım taşına rastlarsan..yeme de yanında yat..böyle atraksiyon
hayalleriyle gezip durdum biraz..rüzgardan yana nasibimi almış dönüyor iken,
kimbilir hangi çiçekçinin tezgahındaki dallardan kopup rüzgara kapılmış bir
nergis çiçeği saçımın arasına takıldı. “Ulan” dedim bu bi işaret. Çiçekçilerin
ilk sırasında, nergisleri, sümbülleri önüne almış, buket yapmaya uğraşan yaşlı
amcayı gözüme kestirdim. Koştura koştura gittim. Çiçekli bi bitki alıp evdeki
saksılara-tabi saksılarda bi şeyler ekili de bi türlü büyümüyorlar- göstereyim
dedim..bakın çiçek böyle bi şey..kıskanırlar belki gaza gelirler diye düşündüm.
Bi yandan rüzgarla boğuşup bi yandan demet yapmaya uğraşan amca, zayıf, kısa
boylu,gözlerini kısmış,dünyadan kopmuş.. “bir demet nergis verir misin amca” diyesim
tuttu.. öyle amca,nine, teyzeoğlu, dayı kızı kıvamında gezmem yollarda..haşır
neşir olmaktan kaçarım..kalabalıklarda ya yere ya havaya dikerim gözümü..sakin
olsun isterim cadde, sokak, otobüs..neyse.. amca kafayı kaldırdı, kırış buruş
olmuş yüzünde küçücük yeşil gözleri bana baktı.. “sen bana amca dedin ya, heç
para mara verme al bu demeti” dedi, gülümsedi. Bi afallama saniyeleri geçirdim.
Gücendi mi “yaşlı”vurgusundan aceba diye de düşünmekteyim..Ama öyle değil. “olur
mu..kem küm” diye gevelenirken amca coştu, demeti ikiledi.. “Hatta al, iki tane
olsun” dedi. Yav durup dururken ağlayacağım. Nasıl insanlarla muhatap oldun da be
canımın içi.. bir demet çiçek satacağım diye bütün gün debelenip durur iken bi “amca”
sözüne için eriyip gidiyor.. Al takke ver külah bir çiçeğin yarı parasına iki
çiçeğe razı olduk ikimiz de.. “hediye mi olcak” dedi.. “yok” dedim, “eve
alıyorum”.. kalktı, titreyen elleriyle demetlerin saplarını parlak kağıda
sardı, tezgahın üstünde daha önce yaptığı karanfil demetlerinden kopmuş,
tomurcuklu bi karanfili de alıp bana uzattı.. öpeceğim yanacıklarından..
tezgahı tutar toptan bana verir diye endişe ettim valla.. yapmadım. Hayırlı işler,
iyi günler, Allah razı olsunlar, güzel dilekler eşliğinde uzaklaştım. Yüzümde
bi gülümseme, içimde bi ferahlık şimdi.. kim bilir ne zaman gider?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder