Geçenlerde
bir arkadaşım Avrupa kuzeyinde yaşayan gazetecilerin bahtsızlığını! dile getirmişti,
bizim bölgeye doğru geldikçe ise gündemin daha gün bitmeden değiştiğini..Dert
edecek, hayıflanacak ne çok şey vardı bu coğrafyada yarebbim.. Her bir sorun
kendinden daha büyük sorunları doğurabilecek kabiliyetteydi.. “bereketli
topraklar üstündeyiz” olcak o kadar dedim şişinip.
* * *
lanet edilen
küçük şeyler günlüğüm yok ama..olsaydı..
-sesli -görüntülü basında aynı sesi gün boyu
duymaktan kusacak hale gelen başka biri var mı?
-otobüs
durağındaki saat çizelgesine uygun gelen otobüsten nefret ettim.. hiçbir zaman
yazılan saatte orda olmadığından kaçırdım çünkü..
-belediye
otobüslerinin en sağ şeritten gitme zorunluluğu niye yok?
-Dilber Ay’ı
(Zorunda mıyım)ve Esra Erol'u akil adamlar –insanlar demeye başladılar bu arada- listesinde
göremedim, bozuldum.
-Atakule’nin
bir zamanlar film afişleri bulunan merdivenlerindeki panoları bomboştu..Alttaki
boş dükkanların tozlu camekanlarından görünen botanik parkının ağaçları da
tozlu görünüyordu. Ne hayaller ne yatırım planlarıyla açılmıştı
kimbilir..Sevilmişti de bir zamanlar.. merdivenlerinde buluşulmuş, sinemalarına
gidilmiş, kahveler çaylar içilmiş alışverişler eşliğinde.. kullan at devrine
gelmişiz.. de.. binalara yapmayaydık bari. İşletmeci grubun avukatlarından biri
“kulesi hariç yıkılacak, avm inşa edilecek” demişti aklımda kalan. Ankara’nın
çookk ihtiyacı var tabi avm’ye.. hele öyle bir durumda kilitlenecek trafiğe
daha çok ihtiyacı var. Belediye kelepir fiyata alsa, kültür merkezi olsa, el işleri,
el sanatları sergileri boy atsa, ressamlar, fotoğraf sanatçıları kurslar
murslar verse, açık alanlarında tek renk şemsiyeler altında kahve falan içsek..
bööğğ ne çirkin..
-cadde,
sokaklardaki koca koca, renkli renkli tabelaları kırıp dökmek istiyorum. Vandalım
ben.
-Telefon
bant kayıtlarından nefret ediyorum. Eve su, tüp söylerken hiç değilse iki insan
sesi duyalım. “niye hala gelmedi” diye kavga edecek kimse yok.
- -maçı
seyretmek için hiçbir mekan bulamadım..aradığım her yerden “full dolu” cevabı
aldım.. full ve dolu niye bir arada kullanılıyor ha niye..
- fairy, bi
tek benim bulaşık makinamın mı kirini, yağını sökmüyor?
U(YKSZ)
3 yorum:
Tarif ettiğiniz yerler bizim mekanımızdı,kuğulu parkta ki restorantın arka balkonundaki en son masa hala boşmudur acaba?
Ah!!Ankara ah...
sude: duruyor sanki:))durmuyorsa oturanlara "la kalkın gidin burdan" diyeyim mi:))..sevgiler.
Her gelişimde uğrar bir kahve içer gözyaşlarımı bahşiş bırakıp anılarımı yüreğime tepiştirir giderim.
Yorum Gönder