Nisan 03, 2013

gıcık küçük şeyler



Geçenlerde bir arkadaşım Avrupa kuzeyinde yaşayan gazetecilerin bahtsızlığını! dile getirmişti, bizim bölgeye doğru geldikçe ise gündemin daha gün bitmeden değiştiğini..Dert edecek, hayıflanacak ne çok şey vardı bu coğrafyada yarebbim.. Her bir sorun kendinden daha büyük sorunları doğurabilecek kabiliyetteydi.. “bereketli topraklar üstündeyiz” olcak o kadar dedim şişinip.
  *    *     *
lanet edilen küçük şeyler günlüğüm yok ama..olsaydı..
 -sesli -görüntülü basında aynı sesi gün boyu duymaktan kusacak hale gelen başka biri var mı?
-otobüs durağındaki saat çizelgesine uygun gelen otobüsten nefret ettim.. hiçbir zaman yazılan saatte orda olmadığından kaçırdım çünkü..
-belediye otobüslerinin en sağ şeritten gitme zorunluluğu niye yok?
-Dilber Ay’ı (Zorunda mıyım)ve Esra Erol'u akil adamlar –insanlar demeye başladılar bu arada- listesinde göremedim, bozuldum.
-Atakule’nin bir zamanlar film afişleri bulunan merdivenlerindeki panoları bomboştu..Alttaki boş dükkanların tozlu camekanlarından görünen botanik parkının ağaçları da tozlu görünüyordu. Ne hayaller ne yatırım planlarıyla açılmıştı kimbilir..Sevilmişti de bir zamanlar.. merdivenlerinde buluşulmuş, sinemalarına gidilmiş, kahveler çaylar içilmiş alışverişler eşliğinde.. kullan at devrine gelmişiz.. de.. binalara yapmayaydık bari. İşletmeci grubun avukatlarından biri “kulesi hariç yıkılacak, avm inşa edilecek” demişti aklımda kalan. Ankara’nın çookk ihtiyacı var tabi avm’ye.. hele öyle bir durumda kilitlenecek trafiğe daha çok ihtiyacı var. Belediye kelepir fiyata alsa, kültür merkezi olsa, el işleri, el sanatları sergileri boy atsa, ressamlar, fotoğraf sanatçıları kurslar murslar verse, açık alanlarında tek renk şemsiyeler altında kahve falan içsek.. bööğğ ne çirkin..
-cadde, sokaklardaki koca koca, renkli renkli tabelaları kırıp dökmek istiyorum. Vandalım ben.
-Telefon bant kayıtlarından nefret ediyorum. Eve su, tüp söylerken hiç değilse iki insan sesi duyalım. “niye hala gelmedi” diye kavga edecek kimse yok.
- -maçı seyretmek için hiçbir mekan bulamadım..aradığım her yerden “full dolu” cevabı aldım.. full ve dolu niye bir arada kullanılıyor ha niye..
- fairy, bi tek benim bulaşık makinamın mı kirini, yağını sökmüyor?
U(YKSZ)

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Tarif ettiğiniz yerler bizim mekanımızdı,kuğulu parkta ki restorantın arka balkonundaki en son masa hala boşmudur acaba?
Ah!!Ankara ah...

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

sude: duruyor sanki:))durmuyorsa oturanlara "la kalkın gidin burdan" diyeyim mi:))..sevgiler.

Adsız dedi ki...

Her gelişimde uğrar bir kahve içer gözyaşlarımı bahşiş bırakıp anılarımı yüreğime tepiştirir giderim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...