Mart 02, 2011

AL ŞU TAKATUKALARI...

Ah be canım ah! çağ dediğin şey, sorunlara, teknolojiye hatta alışkanlıklara göre isim değiştirip duruyor. Atom’laşmışken küreselleşebiliyor, petrol çağı, enerji çağına dönüşebiliyor.. Bilgi çağındayken bir bakmışız iletişim çağı diye anılıyor.. Bu isim tamlamalarından biri de tüketim çağı..Tekstil, giyim, moda sanayinin, kredi kartı kullanım kolaylıklarının, Promosyonların, reklamların, teknolojinin bu adlandırmaya katkısı büyük. Televizyon programları,reklâmlar sayesinde kim nerede ne giymiş, ne yemiş ne içmiş, hangi arabaya niçin binmiş, hangi parfümü niye tercih etmiş öğreniveriyoruz.. Öğrenmekle yetinmiyor, o giysileri giymezsek, o parfümü kullanmazsak, o arabalardan birine sahip olmazsak kendimizi gösteremeyeceğimize, dışlanacağımıza inanıyoruz. İçimizde yer edinen “daha iyiye sahip olma” duygusunu besleyen sadece bu ürünler de değil artık.. evdeki masaüstü bilgisayarların teknolojisi hemen eskiyor, yetmiyor bir de diz üstümüzün olması gerekiyor.. Komşunun aldığı, duvarına astığı ince mi ince, çözünürlüğü yüksek mi yüksek televizyonu görünce kendi evimizdeki televizyonun pabucu dama atılıveriyor.. Arkadaşımızın internete bağlanan, sosyal paylaşım sitelerinde gezip duran, içinde bin bir oyunlar bulunan cep telefonu aklımızı başımızdan alıveriyor.. “Şimdi al, aylar sonra öde”, “hemen karar ver üçe beşe değil sekize ona taksitle”, “şu kadar harca bu kadarı bedava” “bir al ikincisi bedava, üç al iki öde” seçenekleri gözümüzü ayrı bir karartıyor.. “neye ihtiyacım var” sorusunu unuttuk, tüketmek=mutlu olmak denklemine inanmaya başladık.. Oysa denklemin iki tarafının da doygunluk noktası yok. Aldıkça mutlu oluşumuz bir yanılsama.. Tüketince kendimizi iyi hissetmemiz saman alevi gibi çabucak geçen bir duygu.. Alıyoruz, mutlu oluyoruz, geçiyor, gene alıyoruz. Daha sahip olduklarımızın tadını çıkarmadan vitrinlerin önünde buluyoruz kendimizi.. Canımız sıkılınca oyalanmak için aklımıza gelen ilk şey eşimizin dostumuzun sohbeti olmuyor..Kocaman mekanlara kurulmuş, her bir tüketim maddesini bulabileceğimiz alışveriş merkezlerine atıyoruz kendimizi.. Cebimizdeki kartların limitince gezip dolaşıyoruz.. Üstümüzdeki başımızdaki markalar çeşitleniyor, son model televizyonların karşısında başkalarının hayatlarını izliyor, kapasiteleri bilmem kaç gigabayt bilgisayarlarımızın başında yüzlerini neredeyse unuttuğumuz arkadaşlarımızın dostlarımızın doğum günlerini kutlayıp, yüzlerini hiç görmeyeceğimiz insanlarla, içinde sesli harflerin olmadığı bir dille sohbet ediyoruz.. Bayramlarda seyranlarda tek bir tuşa basılarak aynı anda aynı cümlelerle kutlanıyoruz.. Hepimiz içinde “sebebini bilmediği bir sıkıntı” ile dolaşıyor.. Posta kutularımızda-çevreci damarımız tutup e-posta ya da telefonlara kısa mesaj ile gönderin dememişsek- banka faturaları var sadece..
Ah be canım ah..Nerden aklıma geldi bilmem, sen iyisi mi al şu takatukaları takatukacıya götür, takatukacı takatukaları takatukalayamazsa, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan getir.
Ne diyeyim, sevinçlerini gözlerinden okuyabileceğimiz, dertlerini dillerinden dinleyebileceğimiz eşimiz, dostumuz, komşumuz eksik olmasın. Allah müstahakımızı versin..

U(YKSZ)

3 yorum:

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

arabamı, televizyonumu, laptopumu, telefonumu, hepsini hepsini en son modelleriyle değiştirmem lazım :S yoksa anıtlar kurulu tescil için kapıma dayanıcak yakındır :P UYRGZR-.-

mefisto dedi ki...

ne kredi kartı, ne lüks araba, ne fahiş fiyatlarla edinilmiş parfüm şişesi, ne allı pullu elbiseler.. hiçbir şeyim yokmuş bu yazıyla farkettim. şu eziklikten kurtulamadım ya, allah belamı versin diyorum şu dakka.

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

uyrgzr: hem de en son modeller ha..gönlün doysun emi:))( evden bloglara giremiyorum, dns'lere de dokunmak istemedim, işte iş yerine blogda oyalanıyorum napçan)

mefisto: bir kredi kartı farkıyla aynı durumdayız, ama ben de hiç bir şeyim yokmuş hissi uyanmamakta.. kıskançlığımdan yazdım bu yazıyı da zaten:)))
UYKSZ

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...