Ağustos 09, 2011

A! Yine!

Dışarda işte! Görebildiğim gökyüzünün, solundan solundan ilerliyor. Dolgunlaşmamış halâ. Yarım yarım gülümsüyor. İşim iş valla. Bu gece gene bana uyku yok. Uyku bi yana sinir sistemi çöktü çökecek, akıl göçtü göçecek. Uyurgezer, "gel seni uyutayım" demiş.  Bu derdi nerden bilecek? uyuması bi yana bi de geziyo üstüne, kolay bi şey sanıyor. Bi de sanki İstanbul'da görünmüyo, oranın Ay'ı yok sanki.. Ya da başka.. Her yerde aynı bu. Biliyom ben. Alçalıp, pencereden içeriyi görür hale gelmeden bi çözüm bulmalı. Benim O'nu görmezden gelmem işe yaramıyor, dünkü tecrübe ile sabit. Göz ucuyla, görünmeden gökyüzünü kesiyom.. Belki bi bulut. umut işte umut.. Yok anacım, gökyüzü Sahra'dan beter. Ne bi  bulut topağı ne bi sis tülü.. Amanın.. Benim bulut nerde acaba.. Eskilerden bir gün bi bulut gelmişti ziyarete, hatırlayan hatırlar. Buraya da yazmıştım. Pek hoş beşimiz olmamıştı ama olsun. Tanışıyoruz ya, belki iyi tarafına denk gelirim. Fırladım çıktım evden. Nerededir çok bi fikrim yok ama çaresizlik işte. Deli dana hastalığı böyle anların ürettiği bi şey olsa zahir. Koşturup duruyorum sokaklarda. Mahalleden olmalı, davetsiz çıkıp gelmişti ya.. Mey hanenin önünden geçerken gözüm takıldı, köşeye kurulmuş mey içiyor. Nasıl sevindim anlatamam. Destusuz girdim içeri. İstifini bozmadı, sanki bekliyor beni. "Hele şükür geldin" dedi. şaşkın sordum: "sözleşmiş miydik"  Aylardır ziyaret iadesi bekliyorum diye somurtuk cevap verdi. Verginin bile iadesi kalktı lan diye sinirlenecek oldum, sonra aklıma geldi. Muhtaçlık başka bişi. Pofuduklaştı, toparlandı yanında yer açtı, oturdum. Densizliğim tuttu, lafı hemen açtım. Dedim böyle böyle.. O da dedi," şöyle şöyle"

ŞÖYLE:  dolunay olmak üzre.. üstüne gitmemek lazım.

Öyle kalakaldım. Bulut devam etti. Bunun yolu bu değil, sen de nankörsün biraz. -Hah, iş bana dönüyor- Git bi halini hatrını sor, hatta izninin bir iki gününü yanında geçir, yarenlik et. Canı sıkılmış işte, kim bilir ne zamandan beri güneşin işini yapıyor geceleri. Bi soran yok ne yapar ne eder.. Hepiniz nankörsünüz..
Hepimiz? Neyse yalnız değilim. Ama bu ikisinin delirttiği tek kişi ben olacağım. Öyle bir his...Dalga mı geçiyon diye kendime gelmeye çalıştım. Nası gitçem oraya..
Aaa, diye ayıpladı. Gidenlere danış. "Armstrong ölmedi mi" cümlesini sarf ettiğime inanamıyorum tabi. Yoo diye cevap verdi, cahilliğimi küçümseyerek. Ohio'da bi yerlerdeydi en son. Bu konuşma iyiye gitmiyordu, yardımı için teşekkür edip kalktım yanından. Buluttan medet ummak insana iyi gelmiyordu, yağmurdan nem kapmak daha ehveni şerdi. Yolda kaçamak bi bakış fırlattım gökyüzüne, öylece duruyordu, ama beni görmüyordu. Bi tuhaf oldum. Adım attıkça tuhaflığım arttı. Eve yaklaşınca tuhaftım artık.
Ne vardı ki, bir iki gün be.. Prens de halâ oradaydı belki. Üçümüz ne güzel vakit geçirebilirdik.. 45 litrelik sırt çantasını aldım- su taşıcam sanki- bir iki gün ya, fazla bi şey götürmeye gerek yok. Yürüyüş ayakkabılarımı alsam mı diye uzun düşündüm. Yumuşacık, toz gibi ya yüzeyi, çıplak ayak hani, bassam elektrik akıtsam vücuttan hazır gitmişken. sonra.. ne olur ne olmaz diye sıkıştırdım çantaya.. Aya seyahate karar vermem işte böyle oldu.. Dünyadan da sıtkım sıyrılmıştı bu aralar. Hayırlısı.
U(YKSZ)

1 yorum:

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

ha ha :))
seninki meyhanede iice kafayı bulunca istanbul semalarına atmış kendini..pamuk pamuk geziniyo buralarda tepemde :) UYRGZR-.-

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...