Nisan 03, 2014

hadi be perşembe!

Yılın 93. günündeyiz işte. Çarşambayı az önce terk ettik..oldu Perşembe. Günlerin içinde en talihsizi gibi gelir bana. Çok sözü edilmez belki de ondan. Sessiz sedasız, arada kalmışların sıkıntısı içinde. Çabuk büyümüş çocuklar gibi bazen. Coşkusu kursağında, acısı boğazında düğüm insanlar gibi. Cumartesi-pazar aylak sevinçleri taşır. cuma iş günlerinin en sevileni. Pazartesiye sendromlar kurban, salı hiç bi şey yapmasa sallanmanın özgürlüğünde. Çarşamba'nın koca ovası var daha bi dolu şeyi de vardır herhal.

(ve ben aslında haftanın ortasına kocamaaan yayılıp keyif çatan bu güne sinir olurum. Ne gelirse başıma sanki çarşambaları gelir. Değildir öyle ya..neyse.) 

Perşembe öyle mi.. Gelişini bile çarşambadan bilirler. Söylemesi de zor. 
Perşembenin bi de pazarını bilirim çocukluğumdan. Baharat kokar, taze yeşillik kokar. Uzun, geniş bir sokağın iki yanındaki tezgahlarda domatestir perşembe, lahanadır, ıspanaktır. Taze soğan da olur bazen. Peynir olur, balık olur, taze yumurta olur. Rengi soluk lacivert önlüklerin ön ceplerinde bi dolu bozuk paradır. Çizgileri belirgin, nasırlı eller gazete kağıtlarına sarar, kese kağıtlarına koyar perşembeyi. Tezgah aralarında küçük su birikintileridir bi de, çocuk ayakkabılarını mutlaka ıslatan, çamur içinde bırakan. Anneler ise hiç basmaz üzerine. Sonraları unuttum. Ne kokusu kaldı Perşembe'nin ne de satıcılarının çığırtkanlığı. Hüzünlü bir gün oldu çıktı. Sessiz, renksiz, kokusuz bi gün. Gri, ağır, nemli ama yağmuru sakınan bulutları var sanki perşembenin. Dağılıp gitmiyorlar başka günlere. 
Yapma be perşembe. 
Arada kalmak zor biliyorum. "Çabuk geçip gitsin" diye düşünülmek hakkında ne yapar ruhuna, ne eder biliyorum. "Bugün günlerden ne diye düşünülüp aklına bi türlü perşembe demeyi getirmemek" ne demek biliyorum. Çoğu ardından cuma geldiği için seviyor seni. Ama yapma. 
Bak sabah olacak biraz sonra. Bir Perşembe sabahı. Senin sabahın. Erken kalkmış mahmur gözler farkına varmayacaklar ihtimal, bir perşembe sabahında olduklarının. Akşamdan üzgün kalmış kalpler de öyle. 
Gel sabah olunca ben sana bir pencere açayım. Dağdan sabahın serinliğini omzuna yükleyen rüzgar, kırda açan menekşeden bir buse almış olsun, içimize dolsun. 
Çiçeklerden başı dönmüş ağaca, bir serçe konsun. Telaşlı başı bir gökyüzüne, bir yeryüzüne baksın. Ağacın dibinde bir kedi, serçeyi seyredalsın. 
Beyaz bir bulut yerleşsin maviliğe, yavaş yavaş dağılsın. Çay demleyeyim sana, kokusu odayı, sofayı sarsın. Taze ekmek bölelim, çilekli reçel de sofrada yerini alsın. 
Varsın aynı yerden doğan ve ısrarla aynı yerden batan güneş hiçbir şeyi değiştirmeyecek sanılsın. Seninle değişelim perşembe. Hafta başı olalım, hafta sonu olalım. İstersen bi salıncak bulalım. Ayaklarımız kesilsin yerden, gökyüzüne savrulalım. Alalım nefesimizi şöyle bir derinden..elimiz-kolumuz, başımız-gövdemiz işlemeye başlasın. Dünyamız; sadece bizim dünyamız, çarkını döndürsün. Seyr-ü sefer vakti gelip çatsın. Bırak işi olan işinin, derdi olan derdinin, sevdası olan sevdasının peşine düşsün. 
Ben sana küçük mavi çiçekler toplayayım. Üstündeki çiyleri de gözyaşı şişesinde saklayayım. Böyle nefessiz, neşesiz, kimsesiz durma..
tut elimden gidelim. 
Varsın bi gün eksik yaşansın haftalar ve varsın yokluğumuzu fark etmesin insanlar.
ister daha söyleyecek sözleri olduğunu hatırlasınlar..
ister daha sevecek zamanları olduğunu sansınlar. 
tut elimden gidelim perşembe. 
bi ses bulalım kendimize, bir koku..hiç unutmayalım. 
hadi be perşembe!

U(YKSZ)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

iyi akşamlar;sizi bir türlü çözemedi ben hanginiz bay hanginiz bayan? ama yazılar çok güzel anlatım harika okumak çok hoş.

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

teşekkür ederiz.
Önemi de yok zaten kim erkek kim kadın:))))
U(YKSZ)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...