Tam 762 gün olmuş buraya
yazmayalı .. başka yerlere de yazmadım zaten .. gazetedeki köşemden de istifa
ettim söyleyecek sözüm kalmadı notunu bırakarak J
.. bloğa ihanet yok yani.. uykusuzun artık burada “uyurgezer adının kalmasına
gerek kalmadı” diyip adımı silmesine ramak kalmıştır sanırsam.. buralardan
arada serzenişte bulunup sonra ümidini kesip çuvaldızlamaktan vazgeçse de sözlü
olarak dürtmelere son vereli de az bi zaman olmuştu.. şimdi de öylesine
otururken birden bire pat diye yazasım geldi.. aslında yazılacak çok ama çok şey
vardı.. 2 yaz 2 kış 1 gezi 2 seyahat 3 seçim geçti.. gezi olayları ve seçimler ile ilgili çok şeyler yazıldı bana
birşey kalmadı .. ben uykusuz ile yaptığımız son seyahatimizi Barselona’yı
yazacağım.. Barselona ile ilgili de bir çok seyahat bloğunda bir çok bilgi
bulabilirsiniz tabii ki.. sanırım hakkında en çok sehayat notu yazılan
şehirlendendir ve bunu hak ediyor. Olsun bir de bizden dinleyin bir zararı
olmaz J
THY nin biletlerde yaptığı indirim kampanyasını
gören uykusuzun beni araması ile harekete geçip bu yıl (2015) bitmeden bir yere
gidelim telaşı ile nereye gitsek Sicilya mı olsun ora mı bura mı derken benim
“artık şu Barselona’yı aradan çıkaralım aklımı meşgul edip durmasın” lafıma
uykusuzun da katılması ile birlikte indirimli bilet kampanyasının bitme
tarihine az bi zaman kala 18- 23 Ekim tarihlerine biletlerimizi aldık. Daha sonra da internetten yaptığımız arama
tarama çalışmaları neticesinde sadece yerinin merkezi olması birazda fiyatın
diğerlerine oranla daha uygun olması nedeni ile Hotel Marvi’den 5 günlük
rezervasyonumuzu yaptık. Bize göre bir şehri tam olarak gezebilmek ve tadını
çıkarabilmek için en az 5 günlük bi süre olması gerekiyor yoksa eksik kalan
şeyler oluyor döndükten sonra şunu yapsaydık burayı da görseydik dememek için..
neyse 17 Ekimde uykusuzun Ankara’dan İstanbul’a gelmesi ve 18 Ekim sabahının
köründe saat 5 te uyanıp taksi ile Havaalanına gitmemiz ve uçakta yerimizi
almamız ile başlayan seyahatimizin başında
her ikimizde de sanki her ay Barselona’ya gidiyormuşuz, bu gidişimiz de her
senenin bu zamanı yaptığımız bir rutinmiş hissi vardı.. Belki Barselona ile
ilgili çok şey okuyup çok fotoğraf görmemizden kaynaklanıyordur. Ama ben yine
de uykusuzla birlikte daha önce Barselona’ya gidip hatta orada bir süre
yaşadığımızdan halen şüphelenmiyor değilim. Çünkü uçaktan inip bavulları alıp,
doğruca aerobus durağına gidip otobüse binmemiz, otobüsten Universitat
durağında inmemiz, indikten sonra hemen hiç arayıp taramadan kendimizi otelin
önünde bulmamız bende doğal olarak daha
önce buraya geldik te biz mi unuttuk acaba sorusunu sormama neden oldu.
İlk kez gidecek olanlara tavsiyem uçaktan Barselona
havaalanında T1 terminaline iniyorsanız çıkışta otobüs tabelasını izleyerek
kolayca aerobus durağını bulabilirsiniz ve kişi başı 5.90 euroya şehir
merkezinde Katalonya meydanına(Plaça de Catalunya) kadar gidebilirsiniz.
Aerobus sabah ve akşam saatlerinde 10 dakika diğer saatlerde 20 dakika ara ile
sürekli Katalonya Meydanı ile T1 terminali arasında sefer yapıyor.
Önce oteldeki odamıza çıktık tabii ki. Yerleştikten ve
lobideki suratsız hatundan (derdi neyse oldukça suratsızdı ve neden geldiniz
der gibi bakıyordu) fiyata kahvaltı dahil olmadığını öğrendikten sonra ilk gün
yakın çevremizi tanıyalım yürüyüşümüze çıktık.
Kaldığımız otelden çıkıp direk
karşı istikamete gidersek Katalonya meydanına, sağa dönüp dümdüz yürürsek Rambles caddesine çıkıyordu.
Rambles caddesi dediğin ortasında yayalara ayrılmış kısımda kafeler, hediyelik
eşya dükkanları sıralanmış ve dünyadaki envai çeşit insanın üzerinde cirit
attığı iki tarafında da araç trafiğinin yer aldığı geniş mi geniş karnaval yeri
gibi bir cadde.. Biz doğruca Rambles caddesinden deniz yönünde ilerleyerek
sahile kadar indik.
Bu arada o saate kadar da çok acıkmış olduğumuzdan acilen
karın doyurmak ihtiyacı içerisinde yeni bir tat deneme riskine girmeyerek
bildiğimiz Kentucky Frıed Chicken ile öğle yemeğini geçistirdik. Sahilde bir
parmağı ile Amerika kıtasını işaret eden Kristof Kolomb heykelini görünce
nedense bi tuhaf oldum. Birincisi heykel
benim düşündüğümden çok daha büyük ve azametliydi. Gerçekten çok güzel bir
heykel. Ben öyle çok fazla heykel seven biri de değilim üstelik. İkincisi de
kaşifler her zaman bana ilginç gelmiştir. Hemen o devre zihnimde bir yolculuk
yaparak o zamanki şartlarda gemilerle
Amerika kıtasına gidilmesi ve keşfedilmesi gözlerimde canlandığından bir
anlığına tuhaf duygular içine girdim. Kristof Kolombu bir süre izleyip ters
ışığa ve büyüklüğüne rağmen yakın mesafeden hangi açıdan daha güzel fotoğraf çekeriz
araştırmalarından sonra sahilde kurulmuş olan antika pazarını dolaştık. Ben üzerinde
No Passaran yazan 2.dünya savaşından kalma bir asker kaskı beğendim, uykusuz
ise usturlablara hasta oldu.. ama sadece izlemekle yetindik fiyatları bize göre
çok fazlaydı ve ilk günden bu kadar harcama yapıp son günlerde sürünmek vardı.
Daha sonra sahil kesiminden ayrılıp ara sokaklardan
ilerleyerek Plaça Reial’i bulup, akşamları burada takılırız diyerek kahve molamızı Hotel Neri’nin küçük ve
sevimli bir meydana bakan kafesinde verdik. Moladan sonra yine Kuzey yönünde ara
sokaklardan geçerek Barcelona Katedraline kadar yürüyüp, fotoğraf molasından
sonra Plaça de Katalunya'ya çıktık.
Hotel Marvi'ye uğrayıp biraz dinlendikten sonra Barselona’da yediğimiz en berbat yemeği (peynirli risotto) yedik. Daha doğrusu yemeye çalıştık ama başaramadık. Yediğimiz kısmını da (1-2 kaşık) sırf garsonun sempatikliği yüzünden yedik desem yanlış olmaz. O kadar şirinlikle servis etti ki sanki hiç bi yudum almadan bıraksak üzülecek zannettik. Adam niye üzülsün ki sen parasını ödedikten sonra yesen ne olur yemeden bıraksan ne ? verdiğimiz parayı hiç yazmıyayım :) aç olarak çıktığımız restorandan sonra bizi ancak irish bar paklar diyip birer heinekeen yuvarlayıp sabahın beşinden beri ayakta olduğumuzdan otelimize gittik. İlk günkü akşam yemeğimiz heinekeen oldu sizin anlayacağınız. eh biz Gaudi, Dali, Miro, Picasso gibi deli/dahilerin şehrine gelmişiz bunu mu dertedeceğiz :)
Hotel Marvi'ye uğrayıp biraz dinlendikten sonra Barselona’da yediğimiz en berbat yemeği (peynirli risotto) yedik. Daha doğrusu yemeye çalıştık ama başaramadık. Yediğimiz kısmını da (1-2 kaşık) sırf garsonun sempatikliği yüzünden yedik desem yanlış olmaz. O kadar şirinlikle servis etti ki sanki hiç bi yudum almadan bıraksak üzülecek zannettik. Adam niye üzülsün ki sen parasını ödedikten sonra yesen ne olur yemeden bıraksan ne ? verdiğimiz parayı hiç yazmıyayım :) aç olarak çıktığımız restorandan sonra bizi ancak irish bar paklar diyip birer heinekeen yuvarlayıp sabahın beşinden beri ayakta olduğumuzdan otelimize gittik. İlk günkü akşam yemeğimiz heinekeen oldu sizin anlayacağınız. eh biz Gaudi, Dali, Miro, Picasso gibi deli/dahilerin şehrine gelmişiz bunu mu dertedeceğiz :)
to be continued..
UYRGZR _._
UYRGZR _._
2 yorum:
rüyamda Uyurgezer bloğa yazıyordu.. ben de şaşakalıyordum.. sanırım uyanamıyorum artık..
( Lan.. afferm Lan Uyurgezer.. aslında senin için pis planlarım var idi ya.. üç -dört yazı daha yazarsan düşüneceğim bi iyilik)
pis planları oldum olası sevmişimdir :D UYRGZR_._
Yorum Gönder