Üçüncü bölümü yazmam için
yaklaşık üç ay geçmiş.. bu arada bu üç ay içinde ev taşıma, hastalık, ölüm, sağlık
gibi bir sürü işle uğraştığımdan adaptasyonum kaçmıştı… hala çok fazla yazma
isteği ile dolu olduğum söylenemez ama sanırım yazmazsam yeni bir seyahat olmayacak .. bir an önce Barselona’yı
bitirmeliyim ki yeni yerler görelim yeni yerler yazalım ..
Barcelona’daki üçüncü günümüzde
Girona ve Figueres turuna gittik. Saat sabah 8.30 da Julia Tour’un
kapısındaydık. Tur ofisi, otelimizden 50 adım yürüyüp sağa doğru da 20 adım
attığınızda hah işte tam da oradaydı. O nedenle rahatça gidelim diye otel
çıkışından 30 adım sonrasında varabildiğimiz kafede sandviç ve çaydan oluşan
kahvaltımızı ettik. Barcelona çıkışına kadar
geçtiğimiz yerleri tanıtan, tatlı ve yapışkan birşey yermiş gibi şapırtıyla
konuşan tur rehberimiz Françeska şehir çıkışında nihayet sustu. Barcelona’nın
dış kısımlarında bize yabancı gelmeyecek türden çatısız ve boyasız kırmızı
tuğla duvarlı bizim gecekondu semtlerinde bulunan türden binalar bulunmaktaydı.
Şehir içi ile tamamen tezat oluşturan bu binalarda bizim varoş dediğimiz
semtlerdeki hayata benzer bir manzara vardı. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir
otobüs yolculuğunun ardından Girona’ya vardık. Burada Françeska bizi başka bir
rehbere emanet etti ve 2 saat kadar bir süre verdi. Girona bir nehir kenarında
kurulmuş küçük ve eski bir İspanyol kasabası. Tur rehberinin peşine takılarak
tarihi meydanlarını, sokaklarını, pencerelerinde Katalan bayrağı asılı
binalarını, heykellerini gördük. Tur rehberinin bizi ilk götürdüğü meydanda
maymunla aslan arası tuhaf bir yaratığın heykeli vardı. Bu heykelin kıçını
öpmek şans getiriyormuş ve tekrar o şehre geri dönülüyormuş. Eskiden ise şehrin
girişinde bulunan bu heykelin kıçını öpenin o şehirden biri olduğu anlaşılıyor,
öpmeyenin ise şehrin yabancısı olduğu ortaya çıkıyormuş. Valla ben ne o kıçı
öperim ne de o şehre geri dönerim. Şans filan da istemem bir kere o kıçı herkes
öpüyo her önüne gelenin ağzını değdiği yere .. bööğğğ.. J Neyse efendim rehberin gezisi bittikten sonra gruptan
ayrılıp kıvrım kıvrım dolanan dar taş yolları, binaları, köprüleri bir kez de
kendimiz keşfettik. Floransa ile benzeştirilen _nehir+köprü+renkli evler ve
yansımaları_ üçlemesinden oluşan manzarasını izledik. Bu arada gözümüze
kestirdiğimiz kafelerden birinde kahvemizi içtik ve yanında Katalan tatlımızı yedik.
Buluşma saati geldiğinde otobüsün bizi bıraktığı noktaya geri döndük. Buradan yaklaşık 40-45 dakikalık bir otobüs
yolculuğunun ardından Salvador Dali’nin doğduğu ve müzesini de tasarlamış
olduğu Figueres’e vardık. Şehre aslında Dali ismini verseler daha iyiymiş çünkü
tek varlığı Salvador Dali ve tek ziyaret edilen yeri Dali’nin müzesi. Müze
binasının kendisi de bir Dali eseri. İçindeki her bir figürü, heykeli resmi tek
tek ziyaret ederek görmediğimiz tek bir noktası bile kalmasın diye çalışarak
bütün müzeyi tavaf ettikten sonra bir hayli acıkmış olmanın da verdiği
tezcanlılıkla en yakın kafelerden birinde bize en lezzetli görünen mantarlı
kaşarlı pide ve portakal suyu ile öğlen yemeğimizi de halletmiştik. Dali’nin
müzesinden ve eserlerinden uzun uzun bahsetmeyeceğim ama en sevdiğim
eserlerinden biri olan eriyen saatlerini görmüş olmaktan büyük bir mutluluk
duyduğumu belirtmek isterim tabii ki..
Bir şehir ve bir müze gezdikten
sonra neredeyse bütün gün ayakta geçirdiğimiz için yorulmuş olmalıyız ki Julia
tur bizi Catalonya meydanına bıraktığında akşam yemeğine kadar otele gidip
dinlenmekten başka birşey görmedi gözümüz.
Biraz dinlenip enerji topladıktan sonra daha önce “şuraya geliriz” diye
mimlemiş olduğumuz bir İtalyan restoranda napoliten soslu makarna ile Cava yı
mutlaka deneyin diyen bir arkadaşımızı da hatırlayarak Cava sipariş ettik...
sipariş ettik ama içebildiğimiz söylenemez.. daha doğrusu ben içemedim 2 yudum aldım
bıraktım.. tadı ucuz şampanyayı andırıyordu.. ve ben şampanyanın pahalı olanını
da sevmem zaten .. neyse denemeden bilemezdik .. her deneyim güzel olacak diye
de bir kaide yok .. ama makarna süperdi İtalyan
olmasındandır herhalde... yorgunluk
kahvemizin de ardından günü erken tamamladık..
geri kalan 2 günümüzde ise keşfetmedik sokak bırakmamacasına bol
yürüyüş, bol sangrias, bol kahve, bir
gece Flamenko gösterisi, Museu Nacional D’art De Catalunya, Miro sanat galerisi,
St. Josep La Bouqueria da lezzetler
keşfetmece, Desigual’de alışveriş _kimse anneme bir kot pantolona 100€
verdiğimi söylemesin lütfen_ Park guel ve bir kez daha Gaudi delilikleri, kenti
kuşbakışı gören noktalara çıkıp inmeler, güzel kahve ve muffin molaları, paella
deneyip beğenmeme bizim bulgur pilavı daha güzel deme _üstelik bi paellaya
yaklaşık 20€ ödedikten sonra :D_
Ve böylece 5 günlük Barcelona
gezimizin sonunda dönüş zamanı geldiğinde uykusuz ve ben elimizden geldiğince
zamanı dolu dolu kullanıp bulunduğumuz süre içerisine olabilecek maksimum
faaliyet sığdırdığımız ve bu arada keyfini de çıkardığımız fikrindeydik..
Alışveriş yapmadık ama nedense!! daha dolu bavullarla dönüş yollarına düştük.. (Hmm
şimdi hatırladım tabii ki bavullarda 2 şer kutu sangria ve 2 şer şişe Katalan
şarabı sotelenmişti)
Barcelona’ya gidecekler için öğütler
kısmı :
***St. Josep La Bouqueria denilen kapalı pazar yerini ilk günden
keşfedip öğle yemeklerinizi ve ara öğün atıştırmalarınızı buradaki çeşitli
büfelerde çeşitli lezzetler ve meyve kokteylleri deneyerek geçiştirin .. akşam yemeği için
başka restoranları zaten deneyeceksiniz çünkü akşam altıda kapanıyor pazar yeri..
***İlle de Türk usulü kahvaltı
isterim diyorsanız bunu geçiceksiniz.. siz en iyisi gelin bizim gibi bazen
omlet dedikleri ıspanaklı patatesli
çeşitlerden bazen tost vb. seçeneklerden arada english breakfast
karıştırarak farklı lezzetlere adapte olmaya çalışın .. biz bu şekilde idare
edebildiğimize göre herkes eder….
***Bizim gibi Balık dışındaki deniz mahsullerinden
hoşlanmayanlar paellayı denemese de olur. Sevenler için güzel olabilir birşey demiyorum.
Ama biz paellayı sevmedik. Ayrıca Risottoyu da İtalya'da yiyin.
***Flamenko gösterisi için biraz
paraya kıyıp iyi bir gösteriyi tercih edin. Rotanızda Madrid varsa eğer
flamenkoyu orada izleyin bence. Çünkü Barcelona’dakiler turistik olduğundan
işin ticari yanı ön planda, sanatsal yönünü biraz es geçmişler gibi hissettim.
***Ulaşım olarak eğer bir sağlık
sorununuz yoksa hemen hemen her yer yürüme mesafesinde .. “taksiler çok ucuz
her yere taksiyle gittim” diyeni de duydum ama her yere taksiyle giderseniz bir
çok şeyi kaçırmış olursunuz .. Biz sadece Park Guel’e giderken metro kullandık,
bunun haricinde her yeri adımladık desek yeridir. Bir nevi spor da yapmış
oluyorsunuz. 10 geçiş sağlayan bilet 10€
ve biz dönerken 4 biniş hakkımız kalmıştı kullanmadığımız. İsteyen olursa
söylesin gönderelim =)
UYRGZR _._
1 yorum:
Ben geldim. Tekrar günümü güzelleştiren zarif yorumun için teşekkür ederim. Sabah kahvemi sayemde ağzım tatlı tatlı içtim.
Sevgiler :)
Yorum Gönder