Ekim 11, 2013

güneşli bir pazar günü şehirden ve avm'lerden kaçış denemesi (1)

avm sevmiyorum .. aynen böyle dedim bir pazar kahvaltısı sonrası.. ekim ayı .. hava güzel.. güneş çıkmış falan filan.. bugün avm yok, trafik yok, kalabalıklar görmek istemiyorum dedim, isyan dedim, şehirden kaçacam dedim.. yorum yapmadı .. bekledi bakalım nereye gidecez merakı ile.. bir çanta hazırladım içine meyve, içecek, kuruyemiş birde doritos aşk tatlıdır diye bi çeşit çıkarmış ondan attım.. beyaz fareme atlayıp kendimi ve sevgilimi İstanbul’un tükenmekte olan son ormanlarına, kuzeye doğru yola koyuldum.. ilerledikçe şehri arkamızda bıraktık.. trafik, büyük binalar, kalabalıklar ardımızda kalıyordu.. 
Güneş doğacak , açacak çiçek.Çav Bella Çav Bella Çav Bella çav çav çav 
diyerek giderken yeşillendi etrafımız, önce tarlalar, sonra makiler.. mutlu çalılıklar (ressam Bob'a selam!)... sonra orman ..derken asfalt yoldan ayrılıp göl kenarındaki o güzel köyün mıcırlı yoluna saptık.. hatta bir ara inip ağaçtan dağ çileği toplayıp kemirdik.. göl ve orman manzarasını izleyerek köye doğru yaklaşırken birden karşımıza çıkan o asfalt makinesi, silindir, ve greyder üçlüsü 10-12 tanede üzerlerinde sarı fosforlu yelekleriyle büyükşehir çalışanı işçiler ellerinde kürek v.s... o güzelim köy yolunun üzerine siyah asfalt döşeyerek ilerliyor ana asfalta doğru.. amanın dedim bu da ney .. dönmem.. geri dönmem ille de köye gideceğim .. işçiler geçiş olmadığını belirten el kol işaretleri yaptılar uzaktan .. beyaz farenin altını sürtmeyi de göze alarak yolun kenarındaki şarampole girdik yamularak.. çalışma yapılan noktayı geçip bu kez asfaltlanmış yoldan köye doğru ilerledik.. biraz daha gidince yola çektikleri kırmızı bantları havaya kaldırarak altından geçip devam ettik.. köyün merkezine ulaştık.. ancak köyün içinde de kazı çalışması vardı, altyapı döşüyorlardı ve zaten dar olan yollar tamamen kazılmıştı. Tek arabanın zar zor geçeceği kadar yer kalmış karşıdan araba geldiği anda mutlaka birinin geri vites yapması gereken bir durum söz konusuydu.. 
ama ben göl kenarına kadar inip orada vakit geçirmek istiyordum .. göl kenarına inen yola girdim .. kazılı yolun kenarından ve yolda çalışma yapan kepçenin yanından güçlükle geçerek ilerledik.. işçiler gitmeyin diye işaret etseler de devam ettik.. göle çok az bir mesafe kala yolun başka bir kepçe ve hafriyat kamyonu ile tamamen kapanmış olduğunu görünce artık inat etmenin bir fayda getirmeyeceği noktaya gelinmişti.. kamyon yükünü aldığında bizim üstümüzden geçmeden ilerlemesi mümkün değildi.. geri vitese takıp bir evin girişinde bir kaç manevra ile dönüp köyün merkezine doğru yine kazılmış yolun kenarından güçlükle ilerleyerek gittik .. başka bir güneşli hafta sonu olurdu elbette ve biz giderdik yine elbette diyerek köyden çıkarak asfaltlanmakta olan yola döndük.. yine asfalt yapılan çalışmayı ve bu kez daha uzun ve zorlu bir şarampol etabını beyaz farenin altını daha fena şekilde sürterek geçtik.. mıcırlı yola çıktık.. daha 50 m bile gitmeden önümüze yolu enlemesine kesen, arka tekerlekleri şarampolde kalmış ve çamura gömülmüş vaziyette hatta debelendikçe daha da çamura batar vaziyette olan bir TIR karşımıza çıktı.. sağa çekip durduk.. bir süre debelenmesini ve daha da batmasını izledik.. izlerken asfalt çalışmasına malzeme taşıyan kamyonlar Tır’ın arka tarafında,  asfalt çalışmasına malzeme bırakmış dönen kamyonlar bizim arka tarafımızda yığılmaya başladılar .. kamyoncular beklemekten sıkılıp indiler.. herkes Tır şoförüne şöyle yap, böyle yap, hop dur, beri gel, çabalama kaptan ben gidemem bile bile lades diyemem lamı cimi yok bundan böyle ya herru ya merru.. şeklinde birbirinden gereksiz direktifler vermeye başladılar.. bu arada bizim yanımızdan geçerken de yılan misali kıvrılarak arabanın içine bakıp kesmeye çalışmalar filan..ortalıkta tek kadın bendim dememe gerek yok sanırım.. durumu tarif edeyim iki taraf orman.. bir köy yolu... ortada yolda yatay duran bir TIR.. hem gidiş yönünde hem geliş yönünde sıralanmış asfalt taşıyan ortalama 7-8 tane kamyon, arada bizim küçücük minicik kalmış beyaz fare.. içinde ben ve sevgilim ki kamyoncu tiplerle asla uyuşmadığını söyleyebilirim rahatlıkla..  fakat orada mevcut bulunan araçların içinden çıksa çıksa 10 bilemedin 15 kişi çıkar en az 30 kişi fazladan vardı..bu dağ başında olay yerine bu kadar çok insan nasıl birikti anlamış değilim.. sanırım bir olay olduğunda hazır bekletilip olay anında oraya salını verilen bir grup insan bir yerde bekletiliyor olay yeri izleyicisi adı altında..dağbaşı filan demeden çıkıveriyorlar ortalığa.. neyse en sonunda kamyonlardan birine halat bağlayıp çekmeyi akıl ettiler ama halat koptu.. çelik halat ise o kadar kamyonun hiç birinde ya yok.. ya da vermek istemediler bilemicem artık .. yaklaşık bir 45 dakika bu çabalarla geçti.. derken köy tarafından bir JCB tipi kato geldi yan yan yengeç gibi hareket ederek TIR ın iyice yanına yerleşti, kepçesini uzatarak  konteynerin arkasından ittirerek gömülen tekerlerin saplandığı yerden çıkmasını sağladı.. TIR kurtuldu.. bütün kamyoncular da bir sevinç gülümsemesi ile kamyonlarına geri döndüler.. diğer kalabalık da birden yok oldu.. sanki ormanın derinliklerine doğru koşarak uzaklaştılar, bir başka olay yerine doğru.. JCB güzel bi alet..bu aletten her eve lazım dedim ben de .. 


bu kadar aksiyondan sonra şehre doğru giderek kaçtığımız trafiğin, koca koca binaların arasına geri dönerken " keşke kalıp avm’nin birinde oturup çayımı kahvemi yudumlasaydım" şeklinde düşünceler içinde olduğumu sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz.. çünkü aklımdan bile geçmedi.. jipimiz yoktu ama bir çeşit mecburi safari yapmış gibiydik..güzel havaya rağmen tekerleklerdeki çamurlarla şehre girmek onca kamyon- tır olayına rağmen gayet güzeldi.. bir avm’den kaçış bu şekilde sonuçlandı diye pes etmeyeceğiz tabii ki.. ilk fırsatta yine isyan deyip kaçacağız, mutlaka göl kenarı keyfimizi yapacağız :) .. 
UYRGZR-.-


1 yorum:

Mahmutun güncesi dedi ki...

Beni de imrendirdiniz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...