Mart 13, 2015

sondan başa saran bi hikaye-3

artık soğan kokusu pek umurumda değildi.. sabahın körü ile kalkıyor, çatı katındaki oyun arkadaşımın uyanık olmasını diliyordum. Sağolsun çoğu zaman oradaydı.. Gerçi biraz azıtmıştı.. uzun cümleler kuruyordu, çoğunu anlamıyordum. bi ülke adı veriyor ben de ordan bi kasaba, şehir, hatta gıcıklık olsun diye küçücük yerleşim yerleri bulup koordinat veriyordum. hatta bi keresinde anladığım kadarıyla ladin ağacının yetiştiği bölgelerden birini sor diye yazdı. ben de gıcıklığına pakistan'da pahtunva mı ne öyle bi yeri koordinatladım.. sanki kendi pek biliyo ladin ağacı nerelerde yetişir. peh.. aklı sıra benim bilgimi sınıyo. 
Bu arada azizim.. dünyada garip şeyler de olmuyor değildi.. kafkaslar birbirine geçmişti.. usame'nin yakalandığı söyleniyordu. ortadoğu fokurduyor, afrika ortasından çatlıyordu.. 
sonra ne olduysa oldu.. telgraf sustu.. hayatımda bi güneş sönüp gitmişti sanki.. aksatmadan her sabah yine çatıya çıkıyor..dakikalarca özlediğim cızırtıyı duymak için bekliyordum. nafile.. 
kavrulmuş soğan kokusu cızırtının susmasıyla tekrar rahatsızlık mertebesine varmaya başlamıştı. bunu o gribimin başladığı pazartesi fark etmiştim. biraz kendime gelince bu kavurma işine son verdirtmeye gidecektim. Öğlene doğru azıcık toparlanır gibi olmuştum.. şu komşuları yerlerinde bir görecektim artık. ayağa kalkınca ayaklarımın beni götürdüğü yer yine çatı olmuştu.. son bi umut işte.. bir iki cızırtı çıkardım. yine ses yoktu. o sırada masanın üstündeki kağıtta karalamalar dikkatimi çekti. rusçadan yarım yamalak türkçeye çevrilmişti.. "annemin elmalı kekini özledim"
ayyy.. içim bi tuhaf olmuştu.. nasıl bi özlemse oturduğu yerde kağıdı karalarkene bildiği dillerden dile getirmişti..yazıııkk.. koca adam da olsa anne keki burnunda tütüyor zahir..
telgraf arkadaşımdan haber çıkmadığı için kös kös geri döndüm.. beklediğim olmasa da içimdeki cızlama soğan kokusunu unutturmuştu bu kez.. kendimi ilaçlayıp yattım.. 
---
nihayetinde iyiydim bu gün. dört günde atlatmıştım mereti. kararımı uygulayıp banyoya girdim.. ohh ..mis gibi açılmıştım.. enerjim yerine gelmişti. hazır işten de grip bahanesiyle kaytarmışken şu insancıklara bi kek yapıp götüreyim diye düşündüm. hem şu soğan işini de tatlı tatlı söylerdim kalpleri kırılmazdı.. internetten bin bir tarif içinden birini seçip -kek yemem de yapmam da aslında- malzeme almaya bakkala koştum. dönerken sitenin sorumlusuna denk geldim.. aylardır yeni komşuları şikayet etmek için adamı bulama tam içimdeki şeytan beni terk etmişken karşıma çık. kim bunlar diye sordum yine de.. "valla bildiğim yabancı uyruklu oldukları, eğitim alıyorlarmış diye duydum. ne eğitimi, niye orasını bilmiyom" dedi.. bi de sorumlu olacak.. ben bütün merakımı kendim gideririm azizim. ne demiş atalarımız tatlı dil yılanı deliğinden elmalı kek komşuyu sırrından çıkarır.. he he.. evleri soğandan başka bi koku tanısın gariplerin.. pencerenin önünden geçerken yine hafif aralık kalmış pencereden ranzaları sökmekte olduklarını gördüm.. anaaa.. gidiyorlar mı ne? artık .. yetiştirebilirsem.. alel acele keki yaptım.. bulaşıklarını bile yıkamadan alt kata indim. içerden sesleri geliyordu..gitmemişlerdi.. sokak kapısının önünde her bi yeri kapalı simsiyah bi minibüs bekliyordu.. tam zamanında yetiştirmiştim.. yolluk olsundu bari elmalı kek.. kapıyı bir daha soğan kokusu duymayacağım umudunun sevinci ile nazikçe tıkırdatırken, önce onu görüp sevinsinler diye avucumun içine konuşlandırdığım keki yukarı kaldırıp öne doğru uzattım. 

1 yorum:

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

bi elmalı kek yap ta yiyek bari :) UYRGZR-.-

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...